KIRKLARELİ’ NİN ATATÜRK HEYKELLERİNİN VE MASKININ ÖYKÜSÜ


 Ahmet Rodopman 

Kentlerin de bir duruşu, ruhu, geçmişleri ve gelecekleri vardır  denilir. Ne kadar doğrudur bilemeyiz ancak Kırklareli’ mizde  Mustafa Kemal Atatürk’ e duyulan sevgi, saygı ve minnettarlığın en üst düzeyde olmasının tarihsel olduğu kadar, coğrafi, sosyolojik her şeyden önce de duygusal bir özdeşliği vardır. Pek çoğumuzda Atatürk ismini duyunca, farklı bir kalp atışı, kan dolaşımı ve sevgi duygusu oluşur. O içimizden biridir, Yunanistan’ dan gelen komşumuz, Yugoslavya’dan, Bulgaristan’ dan gelen arkadaşımızdır sanki.Onun için hiç ölmez içimizdeki sevgisi. Yıllardan beri de bu böyledir. Hep gözümüzle görmek, yüreğimizde hissetmek isteriz  Atamızı. Bunun içinde ilk yıllarda heykellerini yaptırıp, göz bebeğimiz gibi sakınmışızdır yıllardan beri.

Bu girişten sonra gelelim Atatürk Heykellerimize. Yıl 1928 dir. Bir kişi vardır. Sanki dünyaya heykeltıraş olmak için gelmiş. Bunu da küçük denilebilecek yaşlarında hissetmiş bir yiğit kişi çıkıyor  karşımıza. Tüm yaşam mücadelesini de sanki Atatürk heykelleri yapmak için vermiş gibi geliyor bana. Okuyunca sizlerde ayni duyguyu duyabilecek misiniz acaba? Ahmet Kenan1904 yılında İstanbul’ da doğmuştur. Babası eski Bağdat valilerinden Mehmet Ali Bey dir. İlk öğrenimini bitirdikten sonra İstanbul Sultanisine giren Ahmet Kenan, 7. Sınıftan ayrılarak Sanayi Nefise Mektebine  geçiyor. Geleceğin büyük heykeltıraşının  kaderi böylece şekillenmiş oluyor. Sonradan ismi Güzel Sanatlar Akademisi olan yeni okulunda bir yıl okuduktan sonra o yıllarda Türkiye’ de daha henüz pek bilinmeyen Heykel sanatına duyduğu ilgi nedeni ile okulunu  bırakıp, kendi imkanları ile Almanya’ ya giderken görüyoruz kendisini. Münih’ de değişik atölyelerde, farklı heykelcilik tekniklerini öğrendikten sonra İstanbul’ a dönen sanatçımız  bir süre öğretmenlik yapıyor. Bu arada Feriha Hanım ile evlenmiş ve heykelcilik konusunda adını duyurmaya başlamıştır. İlk heykeli Galata yolcu Salonu girişine konulan Ahmet Kenan’ ın ismi, Atatürk’ ün anıt büstünü yapan, 1927 yılında Atatürk’ e poz verdirten  ilk Türk heykelci olması nedeniyle tanındı..  Artık Atatürk heykellerini, büst ve masklarını en iyi ve gerçeğe en yakın yapabilen bir usta sanatçı olarak 1929 yılında İsmet İnönü’ nün girişimleri ile ilk defa üç ayrı şehre Atatürk Heykelleri yapılması kararlaştırıldı. Bu iller içinde Kırklareli’ mizin de bulunması kentimizde büyük bir heyecanla karşılanmıştır. Böylece, 1929 yılında Amasya ve Tekirdağ ile 30 Mayıs 1930 da da Kırklareli’ mize getirilip Şevket Dingiloğlu parkının girişine konulmuştur. Böylece Kırklareli, Türkiye’ de  Atatürk heykeline sahip olan ilk üç şehirden bir olma şerefi ile tarihe geçmiştir. Heykelin açılışına yoğun işleri nedeni ile gelemeyen Ulu Önder Mustafa Kemal çektiği bir telgrafla Kırklareli halkına şöyle sesleniyordu. ‘’Heykelimizin yerine konulup açılması sureti ile hakkımda gösterilen  samimi muhabbet ve kadirşinaslıktan çok duygulandım. Teşekkür ve muhabbetlerimin muhterem halka duyurulmasını rica ederim.’’

Kırklareli’ ye bu Atatürk Heykelini yapan Heykeltıraş Ahmet Kenan Bey, bundan sonra da pek çok yere Atatürk Heykelleri yapmış, bu başarılı çalışmaları sonucunda Atatürk tarafından kendisine mesleğine  uygun olarak Yontunç soy adı verilmiştir. Bizler de kentimize böyle güzel ve anlamlı bir eseri kazandıran Merhum  Kenan Yontuç rahmetler diler ve minnettarlıklarımızı sunarız. Yazımızı biraz uzatsa da Atatürk ve Kenan Yontuç ile ilgili pek bilinmeyen bir gerçeği de aktarmak ile anılarını yaşattığımızı düşünmekteyiz.

Çocukluğumuzda her bayram çelenk koyduğumuz, 10 Kasım’ larda üşüyüp hasta olmak pahasına da olsa gece yarılarına kadar nöbet tutup meşale yaktığımız Atamızın bu ilk heykelinin hepimizde unutulmayan anıları vardır. Çok daha büyük boyutlarda heykelleri gördükten veya bizlerin çocukluk boyları uzadıktan sonra bizim tarihi heykelimiz küçük gibi görünse de, anlamı ve mermere yazılmış ve bizlerin ruhuna işlemiş olan Atamızın Türk Gençliğine Hitabesi nedeniyle gözümüzde ve gönlümüzde hep en büyük olarak kalacaktır. Pek çoğumuz onun ilkelerine sarılarak bu yaşam yokuşunda başarı ile yükseldiysek sanırım birer mermer parçasından çok daha kutsal anısı, öğretisi ve emaneti olan Türkiye Cumhuriyetine sarsılmaz inancımızdan ve tarihi Atatürk Heykelinin önünde verdiğimiz insanlık  ve namus sözümüzden kaynaklanmıştır.

Aradan 30 yıl geçip Kırklareli’ nin hem nüfus hem yerleşim yeri olarak büyümesi ile yeni bir toplanma meydanı ve yeni bir Atatürk Heykeli yapılma gereksinimi duyulmuştur. Bu yeni girişim o zaman Kırklareli Vergi Dairesi Müdürü olan, sonra belediye seçimlerinde Başkanlık koltuğuna oturan başkan Mehmet Akyürek tarafından başlatılmıştır. Oluşturulan ‘’Kırklareli Atatürk Heykelini Yaptırma Derneği’’ ile çalışmalara başlanmıştır. Heykelin şekli, konumu,Atatürk’ ün duruşu gibi ana noktalarda anlaşıldıktan sonra yapımına geçilmiştir. Kırklareli halkının bu güzel eserin bir an evvel yapılıp yerine konması için maddi, manevi yaptığı yardımlar ve kurumların büyük uğraşlar sonucunda Atatürk heykelleri ile ismini duyuran Heykeltıraş Rahmi Ertemiz tarafından tasarlanıp yapılmıştır.

Heykelin kompleksinde;Mustafa Kemal Atatürk’ ü askeri kıyafeti ile bir dünya kaidesi üzerinde şaha kalkmış bir atın üzerinde görmekteyiz. Bir süre heykelin kalkan elinin neresini gösterdiği tartışılsa da Kırklareli’ halkı bu yeni heykeli de çok sevmiş, Atamızın emaneti olarak bilip bağrına basmıştır. Arkasında kafeterya ve çay bahçesi olan heykel her dönem Kırklareli’ nin buluşma yeri olarak önemini korumuştur.Orijinal alçı modeli 1 yıl, dökülmüş metal hali 1.5 yıl süren hayli yoğun bir uğraş ile ancak 10 yılda bitirilebilmiş, bu arada derneğin başına şehrimizin saygın isimlerinden olan Necmettin Efe getirilmiştir. Kendisinin üstün gayret ve uğraşları sonucunda ancak 28 Ekim 1971 yılında bitirilerek yerine yerleştirilebilmiştir. Sonra çevre düzenlemeleri ile bu günkü halini alan şehrimizin  çüç kaynağı Atatürk heykellerimiz iki adet olmuştur.1971 yılı fiyatları ile 110.000 Türk lirasına mal olan değerli heykelimiz tunçtan yapılmış olup, 4.05 metre yüksekliği ile en yüksek Atatürk heykellerinden biri olarak bilinip metal ağırlığı olarak 3.5 top gelmektedir. Atamızın değişmez bir dünya lideri olduğunun göstergesi olan dünya üzerinde Atatürk figürü Atamıza olan sevgimizle bütünleşince şehrimizin vazgeçilmez bir parçası olmuştur.

Gelelim pek bilinmeyen Atatürk’ ün maskı olayına. A.Kenan Yontunç ile Atatürk’ ün sanata değgin arkadaşlıkları devam ederken mesleğinde gösterdiği üstün başarıları nedeni ile Yontunç Güzel Sanatlar Akademisine eğitmen kadrosuna atanmış 1969 yılına kadar akademik görevlerini sürdürüp emekli olmuştur. Atatürk’ ün sağlığında kendi isteği ile yüzünün kalıbının çıkarılmasına A.Kenan Yontuç görevlendirilmiştir. Hastalığının bir hayli ilerlediği günlerde Yontunç Atamızın ölümünün gerçekleşmesinin hemen ardından  maskın model,ini alacağı için bütün hazırlıklarını yapmıştır. Ve 10 Kasım 1938 günü gelmiş. bütün Dolmabahçe Atasının ölüm haberi ile yasa boğulurken saat 10.00 civarında hazırlamış olduğu bütün malzemelerle odaya gelen A. Kenan Yontuç  hoca işleme başlaması ile heyecanının doruğa çıkması sonucunda düşüp bayılmıştır. Bir yanda hekimler Yontuç’ u ayıltmaya ve işlemin yapılmasına uğraşırken Mask alma işleminin gecikmemesi için Hıfzıssıhha Müdürü Hikmet Beyin bu içi yapması kararlaştırılmış ve Hikmet Bey Mask alma işlemini tamamlamıştır. Bazı resimlerde görülen sevgili Atamızın ölümünden sonra alınan ilk ve tek maskıdır. Maskın Askeri müzede bulunduğu belirtilmektedir. 

Böylece heykellerimizin öykülerini genişçe bir şekilde öğrenmiş olmaktayız. Sanırım bundan sonra bu heykellerin yanından geçerken geçmişleri, anlamları ve önemleri konusunda daha farklı düşünülecektir.


Popüler Yayınlar