Çocuk Esirgeme Kurumu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Çocuk Esirgeme Kurumu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18 Ekim 2020 Pazar

KIRKLARELİLİ BİR AYDIN, SİYASETÇİ VE CEMİYET İNSANI: DR.FUAD UMAY(3)

Akın Güre

İstanbul Antlaşması(30 Eylül 1913) ile sona eren Balkan Harbinin ülkede sebep olduğu yıkımın en önemli yönü insan kayıplarında yol açtığı korkunç sonuçlardır. Savaş meydanlarında can veren 50 bin askerin yanında 75 bin hastalıktan doğan kayıplar, 100 bin yaralı ve 115 bin esir düşmüş asker savaş yenilgisinin insani boyutunun göstergeleridir. Bu ağır yenilginin bir yansıması olan başka bir acıyı  da savaşta  babaları esir veya şehit düşmüş yetim çocuklar yaşayacaktır. Balkan savaşının sonunda Bulgar ordusundan  geri alınan  Kırkkilise'de manzara bu bakımdan çok korkunçtur. Şehirden kaçan Bulgar askerlerinin türklere yaptığı  katliamlarda öksüz kalan  çocukların kollanması, bakımları acil bir ihtiyaç haline gelmiştir. Bu acı olayları hatırlatmadaki gaye Balkan Harbi ve sonrasının  toplumda yarattığı derin tahribatın anlaşılmasıdır. Bu nedenle çocukların bakımını üstlenen sivil halkın da katkılarıyla kurulmuş olan yardım cemiyetlerinin ortaya çıkması çok önemlidir. Geçen yazımızda da belirtiğim Darüleytam diye adlandırlan kurumların hayata geçirilmesi bu şartlar altında  doğmuştur. 
Dr. Fuad Umay ve onun gibi fedakarlıktan kaçınmayanların yaptıkları hizmetlerin önemi bu tarihi ve sosyal çerçeveden bakıldığında daha iyi anlaşılır.  Onun Kırkklise'de çalıştığı dönemde Mutasarrıf olan Süreyya(Yiğit) Beyin önderliğinde Yayla'da Tevfik Fikret okulunun karşısında faaliyete giren ilk Darüleytam 150 yetim veya öksüz çocuğun korunmasını sağlar. Bu günlerde restorasyonu yapılmakta olan bu bina uzun süre bu amaçla kullanılır. Yine önceki yazımda da belirttiğim gibi Süreyya Bey'den sonra gelen Mutasarrıf Kemal Bey zamanında ilk Çocuk Yurdunun temelleri atıldığında da  Dr. Fuat Bey yine Kırkkilise'dedir.  
Dr. Fuat Bey sadece doktor olarak değil, ülkesini seven bir aydın olarak da örnek teşkil edecek davranışlar sergilemiş bir kişiliktir. Balkan Harbi sırasında toplumsal dayanışmanın, yardımlaşmanın gereğini yerine getirmek üzere kurulan Müdafaa-i Milliye teşkilatlarının Kırkkilise'deki yerel faaliyetlerinde görev alması bu fedakar aydın tavrının bir örneğidir. Eski bir İttihat ve Terekki'ci kimliği nedeniyle İstanbul Hükümeti tarafından sevilmese de tayin edildiği Bolu'da Anadolu Müdafa-i Hukuk Cemiyeti saflarında yer alışı, daha sonra milletvekili seçilince Kurtuluş  Mücadelesinde tehlikeleri göze alarak  ön saflarda kritik görevlere talip oluşu,  bu vatan sevgisinin bir işaretdir.  Bolu Milletvekili olarak Meclis'de bulunurken bir yandan da gönüllü olarak halk sağlığı için yaptığı uğraşılar, muhtaç çocukların yardımına koşması, çocuk sağlığı ve eğitimi için verdiği mücadele hayatı boyunca devam edecek öncelikli işlerdir. 
Sizlere tanıtmaya çalıştığım böylesine önemli bir kişinin hayat hikayesi,  bir bakıma bu şehrin hafızasını oluşturan hatıraların, olayların ve içinde yer alan tarihi varlıkların bir  anlatımıdır aynı zamanda. Şehirde dolaşırken hala geçmişin bu anlamdaki  izlerine rastlayabileceğimiz mekanlarda, binaların arasında gezinirken bu anlatılanları bir kez  daha gözünüzde canlandırmanızı isterim. 
Yayla'ya çıkarken Şimdiki Polis Karakolu'na gelmezden soldaki sokağın  adı Dr. Fuad Umay'dır. Bu yolda bir süre yürüyünce karşınıza eski Çocuk Esirgeme Kurumu binası çıkacaktır. Kemal Bey zamanında temeli atılan, 1944 yılında ise Dr. Fuat Umay'ın başkanlığı döneminde açılışı yapılan Çocuk Esirgeme Kurumu Yuvası olarak açılan bina burasıdır ve halen Huzur evi olarak kullanılmaktadır. Bu sokağa sapmadan Yayla Meydanı'na doğru yürümeye devam ederseniz gördüğünüz Şimdi müze olan yer Türk Ocağı Binası olarak bilinir.  Bu bina da yeni yerine taşınıncaya kadar  bir süre Çocuk Yuvası olarak kullanılır. Meydana gelindiğinde, yangından sonra eski haline döndürülmeye çalışılan talihsiz eski Lise Binasının (Vali Faik Üstün İlkokulu) yanından geçince parkın sağında kalan, şu anda restorasyonu devam eden iki katlı bir binayla karşılaşırsınız. Burası da Mutasarrıf Süreyya Bey'in açtığı, bir zamanlar  müzik okulu olarak kullanılmış Darüleytam binası, yani günümüz türkçesiyle  adı Yetimler Yurdu olan yerdir.
 Bunları niye hatırlatıyorum?  Bu topraklarda doğup da ilkokuldan başlayarak eğitimi bitinceye kadar gözünü yaşadığı yerlerden ayırmamış bir genç doktorun heyacanını düşünün. Ona 1934 yılında soyadı kanunu çıktığında Umay soyadını veren Mustafa Kemal Atatürk'ün kendisine duyduğu güvenin temelinde bu genç insanın gönlündeki çocuk sevgisi, gösterdiği fedakarlıkları  vardır. Ona "Çocuklara yardım eden kutsal ruh" anlamına gelen Umay soyadının boşuna verilmediğini bir kere daha hatırlayın. 
Bundan sonra anlatacaklarım için merakınızı artırabildim mi bilmiyorum ama Dr. Fuat Umay için anlatacaklarım daha bitmedi. Onu anmak, yaptıklarından dersler çıkatmak, günümüzde hala gündemini koruyan "çocuk meselesini" çok yönlü olarak ele alıp, düşünmek için böyle bir hatırlamanın anlamlı olacağını sanıyorum. Bilmiyorum, siz ne diyorsunuz?

Kaynaklar:

- Ali Rıza Dursunkaya, KIRKLARELİ VİLÂYETİNİ TARİH, COĞRAFYA, KÜLTÜR VE ESKİ  ESERLERİ YÖNÜNDEN TETKİK, 1948.
- Ahmet Özbek, BALKAN SAVAŞLARINDA KIRKLARELİ (KIRKKİLİSE), Kırklareli Üniversitesi, Temmuz 2018.
- Burcu DENİZ, DR. FUAD UMAY VE ÇOCUK ESİRGEME KURUMU FAALİYETLERİ, Kırklareli Üniversitesi, Temmuz 2019.

10 Ekim 2020 Cumartesi

KIRKLARELİLİ BİR AYDIN, SİYASETÇİ VE CEMİYET İNSANI: DR.FUAD UMAY(2)

Akın Güre 

Dr. Fuad Umay'ın Balkan Savaşının bitmesinden sonra 28 Ağustos 1913 tarihinde Kırkkilise Belediye Tabipliğinde göreve başlar. Daha önce Tırnova'da Frengi hastalığı için yaptığı mücadele burada da devam eder. Hastalığın önlenmesi için hazırladığı, bulaştıranlara uygulanacak cezai yaptrırımları da içeren bir raporu Sihhat Müdürlüğü'ne sunar. Fuad Umay böylelikle evlenecek çiftlerin hastalığa karşı korunmasına yönelik ilk ciddi adımı atan kişi olarak anılacaktır. 
Fuad Umay'ın Kırkkilise'de görev yaptığı yıllar Osmanlı Deveti'nin son yıllarına tekabül etmektedir. Bir süre sonra I. Dünya Savaşı başlayacak ve farklı cephelerde devam eden savaşlar sırasında yaşanan asker kayıpları sonucu toplum ve devlet  ülkede yetim çocuklar gerçeği ile yeniden yüzleşecektir. Himaye-i Etfal (Çocukları Koruma) Cemiyetlerine duyulan  ihtiyaç  böyle bir siyasal ve toplumsal gelişmenin sonunda ortaya çıkacaktır. Osmanlının son dönemleri savaşsız geçmemektedir. Öncesinde 93 Harbi ve Balkan Savaşları sırasında yetim, korunmaya muhtaç çocuklar için yapılması gereken hizmetlerin gönüllü katkılarla sağlanması yeterli olmamıştır. Bu konuda ilk kapsamlı kurumsal girişimler 2. Abdülhamit dönemine kadar uzanır. 1903 tarihinde kurulan Darülhayr-ı Ali bunlardan biridir. Yine bundan önce kimsesiz çocuklar için Darülaceze, Hamidiye Etfal Hastane-i Ali (Şişli Etfal Hastanasi) de bu amaçla kurulmuştur.İşte  Himaye-i Etfal Cemiyetleri de bu sürecin devami sayılacak şekilde hayata geçirelecektir. Bu cemiyetin ilk olarak ne zaman ve nerede kurulduğu ile ilgili araştırmacılar arasında farklı görüşler olsa da Kırkkilise adı ilginçtir, Himaye-i Etfal Cemiyeti'nin ilk kurulduğu yer olarak geçer. Buna göre 1917 tarihinde, yani I.Dünya Savaşı yıllarında ilk Himaye-i Etfal Cemiyeti Kırkkilise'de kurulur. O sırada Dr. Fuad Bey henüz Bolu Hükümet Tabipliği'ne tayin olmamıştır. Buna göre cemiyetin kuruluş çalılşmalarında  kendisinin önemli katkıları olduğunu düşünmek doğru bir bilgi sayılmalıdır. Nitekim Ali Rıza Dursunkaya kitabında o yıllarda Kırkkilise'de görev yapan Mutasarrıf Kemal Beyi'in yaptıklarını anlatırken bu konuda şu önemli bilgiyi vermektedir:

"Kemal Gedeleç; o vakitler içinde bulunduğumuz gayri müsiat şartlar içinde hiç durmadan çalışmış, Celal bey zamanında başlanıp yarım kalan hastanenin mühim kısımlarının inşaatını bitirmiş, Dispanser yapmış ve Memleket Hastanesinin arkasında olup eczacı Daskaloplos'a ait bağ yerinde ve Kırklareli'nin en havadar mevkiinde bir Darüleytam tesisine karar vererek istimlak muamelesini yapmış ve 4 Haziran 1333 da inşaatı başlatmıştır."

Ancak Kemal bey terfi ederek başka bir şehre tayin olunca inşaat yarım kalır. Araya I.Dünya Savaşı ve Yunan İşgali girince inşaatı yarım kalan bina hazine malları arasına girer. Ancak 1944 yılında burası Çocuk Esirgeme Kurumu tarafından satın alınrak 200 yataklı Trakya Çocuk Yuvası faaliyete geçer.  Şimdiki Atatürk Lisesi arkasında yer alan ve halen Huzur Evi olarak kullanılan bu bina uzun yıllar Çocuk Esirgeme Kurumu Yuvası olarak hizmet yapmış ve  Dr.Fuad Umayı'ın Kırklareli'ndeki adını ebedileştirmiştir.

Dr. Fuad Bey'in hayatını yukarıda kaldığımız yerden anlatmaya devam edersek, onun bir dönem Milletvekili olarak temsil ettiği Bolu'da başlayan yıllarına dönmemiz gerekiyor. 
Dr. Fuad Umay, Kırklareli'nden sonra Bolu'ya terfien atanmıştır ama bu görünüşte böyledir. Çünkü 1918 yılı sonlarına kadar çalıştığı önceki görev yerinde İstanbul Hükümetini tedirgin edici siyasal tavırlar içindedir. Daha öncesinde İttihat ve Terakki Fırkasının bir üyesidir ve Kırkkilise Müdafaa-i Milliye Cemiyetinin kuruluşunda bulunmuştur. Bu nedenle kendisinin "Hayatım" adlı eserinde de yazdığı gibi bu tayin Milli Mücadeleye verdiği desteğe karşı bir tepki olarak bir çeşit sürgün anlamı taşımaktadır. Bolu'daki hükümet tabipliği günleri artık Anadolu'da başlayan Milli Kurtuluş Mücadelesi'nin bir parçası olan faaliyetler ile geçecektir. Bolu'da Milli Mücadele'ye destek veren yerel bir gazetede "Trakyalı" imzasıyla yazılar yazmaya başlamıştır. Bir süre sonra Bolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti içinde başkan olarak yer alacaktır. Sivas Kongresinde alınan kararlar gereği Mustafa Kemal Paşa'nın talimatlarını yerine getirmek üzere Bolu'da aktif görevler almaya başlamıştır artık. Bu sırada Bölgedeki durumla ilgili olarak Heyeti Temsiliye merkezine sürekli bilgiler gönderir. Bölge halkından yardımlar toplayarak merkeze iletir, İstanbul'dan Milli Mücadeleye katılmak üzere ayrılmak zorunda kalan kişilere geçişlerinde kolaylıklar sağlar. 1 Nisan 1920 tarihinde Bolu'dan milletvekili seçilir ve TBMM'de görev yapmaya başlar. Gördüğünüz gibi Dr. Fuad Umay, sadece hastalara, çocuklara yardım elini uzatan, fedakar bir tabip olarak değil, bir ulusal kahraman olarak da karşımıza çıkan vatansever, kahraman bir şahsiyettir. Önemli bir siyasi kimliktir. 
Onun bu cesur ve kararlı duruşu Yunan İşgaline karşı sürdürülen direnişin başarıyla sonuçlanması için atılan diğer adımlarda da devam eder. İtilaf devletleri Anadolu'da başlayan hareketin engellenmesi için İstanbul Hükümeti ile işbirliği yaparak isyan hareketlerin teşvik ederler. Nitekim Düzce'de başlayan bu tür ayaklanmalar sonucu şehir 4000 civarında  isyancı tarafından ele geçirilir, Bolu Mutasarrıfı tutsak edilir. Bu hareketi bastırmak için Kurmay Yrb. Mahmut Bey komutasındaki 24. Tümen görevlendirilir. Harekatın planlanması ile ilgili toplantılarda Dr.Fuad Umay da vardır ve halkın isyancılara karşı çıkmasını sağlamak üzere  bölgede güven tesis edecek, ikna kabiliyeti yüksek bir heyete görev verilmesi kararlaştırılır. Bu heyetin adı Heyet-i Nasiha'dır ve heyette Dr. Fuad Umay da bulunmaktadır.
Heyet-i Nasiha kendilerini koruyan bir askeri müfreze ile birlikte yola çıkar. Fakat heyet 21 Nisan 1920 günü Gerede yakınlarında isyancılar tarafından esir alınırlar. Bu arada isyanı bastırmak için görevlendirilen tümen komutanı Mahmut bey de şehit düşmüştür. İsyancılar heyettekileri asmaya kararlıdırlar. Bunun için Düzce'ye götürülürler. Ellerine kelepçe, boyunlarına zincir vurulmuştur. Bu arada isyancıların kontrolundeki halktan bazıları da taşla, sopayla heyettekilere saldırırlar. Düzce'ye geldiklerinde Hürriyet  ve İtilaf Fırkası binasına götürülürler. İnfazın ne zaman  yapılacağı konuşulurken Dahiliye Nazırı Ali Kemal'den bir telgraf gelir. Telgrafta heyetin İstanbul'a götürülmeleri istenmektedir. Bu durum infazın gecikmesi adına tutsaklara zaman kazandır. Sonraki gelişmelerde Çerkez Ethem  Düzce'yi isyancılardan geri alır ve 20'den fazla kişiiyi de idam ettirir. Neticede isyan son bulur ve Heyet-i Nasiha üyeleri isyancıların elinden kurtulur. Dr. Fuad Umay bir süre daha bölgede çalışmalarına devam ettikten sonra TBMM'ne katılmak üzere Ankara'ya yola çıkar.
Dr. Fuad Umay Bolu Milletvekili olduğu dönemde toplam yedi kanun teklifi verir. 30 defa çeşitli konularda ve kanunlar hakkında söz almak üzere mecliste konuşmalar yapar, yasama faaliyetleriyle ilgili olarak yazılı önergeler verir. Meclise sunduğu ilk kanun teklifi ise Tırnova'da çalışırken mücadele ettiği Frengi hastalığının önlenmesiyle ilgilidir. Bu kanun 8 ay süren tartışmalardan sonra 7 Mart 1921 tarhinde yürürlüğe girecektir. Gecikmenin nedeni ise bazı milletvekillerinin kadınların ve kızların muayenesine itiraz etmeleri olacaktır.

Dr. Fuad Umay hakkında buraya kadar yazdıklarım göreceğiniz gibi onun tarihimizde nasıl önemli biri olduğunu göstermeye yetecek düzeydedir. Ama anlatacaklarım daha bitmedi. Bolu Milletvekili olarak TBMM 'ne ilk girme şerefini kazanan Kırklareli'nin bu değerli insanı daha sonra 1923-1950 yılları arasında 7 dönem Kırklareli Vekili olarak görev yapacaktır. Bu dönem içinde yaptığı çalışmalara başka bir yazıda devam edeceğim. Anlatacaklarım içinde 1923 yılı ABD seyahati, 23 Nisan Çocuk Haftası ve  23 Nisan Milli Egemenlik Bayramının Çocuk Bayramı olarak nasıl kabul edildiği, Kırkkilise'nin  şimdiki adına nasıl kavuştuğunun hikayesi yer alpacak.
Üçüncü bölümün sonunda Dr. Fuad Umay gibi bir şahsiyete vefa borcumuzu ne kadar yerine getirdiğimize dair kişisel görüşümü de sizlerle paylaşacağım. O zamana kadar bu konuda düşüncelerinizi benimle paylaşırsanız sevinirim. 

Yararlandığım Kaynaklar:
1. Burcu DENİZ, DR. FUAD UMAY VE ÇOCUK ESİRGEME KURUMU FAALİYETLERİ, Kırklareli Üniversitesi, Temmuz 2019.
2. Ali Rıza Dursunkaya, KIRKLARELİ VİLÂYETİNİ TARİH, COĞRAFYA, KÜLTÜR VE ESKİ  ESERLERİ YÖNÜNDEN TETKİK, 1948.

KIRKLARELİ BELEDİYE TEŞKİLATININ KURULUŞU 1870-2024

ARIL Barış Toptaş – Kırklar BARIŞ TOPTAŞ İçindekiler Tablosu Kırklareli Adının Tarihçesi 1 Kırklareli’de İdari Yapılanma...