Kırklareli Milletvekili, Avukat ABDURRAHMAN ALTUĞ
Hasan ÇALIKUŞU
93 Harbi diye bilinen 1877-78 Osmanlı - Rus Harbi sırasında Bulgaristan'ın Deli Orman bölgesinden Rus mezaliminden kaçarak gelen dedeleri, Pehlivanköy beldesine yerleşirler. Babası öğretmen Hafız Mehmet Efendi ile annesi Hatice Hanım'ın 5 çocuğundan biri olarak 16 Temmuz 1920'de Kırklareli'nin ilçesi Pehlivanköy'de dünyaya gelir. Abdurrahman Altuğ İlkokulu Pehlivanköy'de okur. Daha sonra Ortaokulu Kırklareli'de, liseyi ise Edirne Lisesinde yatılı olarak tamamlar.
Abdurrahman Altuğ, 1946 yılında Pehlivanköy İlkokulu'nda öğretmen olan Fevziye Girgin ile evlenir. İlk iki bebeklerini doğumlarından hemen sonra hastalık nedeni ile kaybetmeleri üzerine, 1951 yılında doğan kız çocukları Sevgi'ye daha iyi bakabilmek için öğretmenlik mesleğinden ayrılan Fevziye Hanım 1955 yılında bir erkek evlat daha, Sancar'ı dünyaya getirir.
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun olduktan sonra askerlik görevini tamamlayan Altuğ, avukatlık stajını Kırklareli'de yapar ve serbest avukatlığa burada başlar.
Osmanlı döneminde avukatlar dava vekili sıfatıyla görev yaparlardı. Cumhuriyetin ilanından sonra 1924 yılında baroların kurulmaya başlamasıyla, Edirne, Tekirdağ ve Kırklareli’deki avukatlar önce Edirne Bölgesi Barosunu kurarlar, daha sonra 1953 yılında 17 avukatın kayıtlı bulunduğu Kırklareli'de Abdurrahman Altuğ’un da içinde bulunduğu 9 kurucu üyenin katılımıyla Kırklareli Barosu kurulur. İlk Genel Kurul toplantısı 17 Temmuz 1953 tarihinde yapılır ve Kırklareli Barosunun ilk başkanlığına Avukat Abdurrahman Altuğ’un seçilir. Bu görev, 1960 İhtilalinin ardından yeni bir Anayasa yapmak üzere kurulan Kurucu Meclise,1961 yılında Kırklareli İl Temsilcisi olarak seçilmesine kadar 4 dönem sürer. 1950 yılı milletvekilliği seçimlerinin akabinde Abdurrahman Altuğ, Kırklareli Halkevi Başkan Vekilliği ve CHP İl Başkanlığına seçilir. 1961 yılının sonuna kadar bu görevleri sürdürür.
1957 yılında yaptığı Trakya gezisi sırasında Kırklareli'ne de ziyarete gelen CHP Genel Başkanı İsmet İnönü'yü Abdurrahman Altuğ evinde konuk eder ve ağırlar. İnönü'yü karşılamak üzere gittiği Lüleburgaz'da, o sırada miting yapmakta olan Demokrat Partililere nazire olarak CHP’lilerin Abdurrahman Altuğ'u omuzlarına alarak miting alanına getirmesini kargaşa yaratmak olarak gören kolluk Kuvvetlerince tutuklanır ve bir gece nezarette kalır. O sırada şehre gelmekte olan İsmet İnönü'nün araya girmesiyle serbest bırakılarak İnönü'nün hemen ardından Kırklareli'ne döner.
Abdurrahman Altuğ Kırklareli'de siyasi iftiralarla haksız yere hapsedilen yakın arkadaşı Avukat Niyazi Akıncıoğlu’nun avukatlığını üstlenerek, hazırlık tahkikatını takdire şayan bir süratle tamamlar, sorularla iftiraları boşa çıkararak yargılanması sırasında yaptığı savunma ile öne çıkar. Bu dönemler içerisinde Abdurrahman Altuğ 1950-60 yılları arasında uzunca bir süre Trakya'da Yeşilyurt gazetesinin sorumu yazı işleri müdürlüğünü ve baş yazarlığı görevlerini sürdürür, köşe yazıları kaleme alır. Edebiyat meraklısıdır. Şiir okumasını çok sevdiği halde şairliği yoktur.
Abdurrahman Altuğ, 27 Mayıs 1960 tarihindeki askeri müdahalenin ardından 28 Ocak 1961'de açılan Kurucu Meclise Kırklareli Temsilcisi olarak görev yapar, demokratik sistemin yeniden oluşması, cumhuriyet kurumlarının anayasal sistemde tekrar yer alması için çalışır. 1961 Anayasası'nın hazırlanmasına katkı verir.
15 Ekim 1961 genel seçimlerinde CHP'den 12. Dönem Kırklareli Milletvekili seçilerek Ekim 1965 tarihine kadar TBMM yasama çalışmalarına katılır. Bu dönemde kendisi ile birlikte Hasan Tahsin Uzun, Fikret Filiz ve Alaeddin Eriş Kırklareli milletvekili olmuşlardır. Abdurrahman Altuğ, TBMM'de Bayındırlık Komisyonunda yer alarak Kırklareli'ye hizmet vermeye devam eder.
Abdurrahman Altuğ milletvekili olduğu dönemlerde siyasi çalkantılar hiç bitmez ve birçok olaya şahit olur. Türk siyasi tarihinin o günlerdeki atmosferini ve gelişen olaylar hakkında İsmet İnönü'nün görev anlayışını anılarında şöyle anlatır:
“2. Koalisyon Hükümetinin Başbakanı İsmet İnönü 1963 yılı Kasım ayı sonlarında bir suikast sonucu öldürülen Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Kennedy'nin cenaze töreni için Amerika'ya gitti.
Koalisyon hükümetinin iki ortağı Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi ve Yeni Türkiye Partisi’nin Genel Başkanları ve Başbakan Yardımcıları olan Hasan Dinçer ve Ekrem Alican siyasi gelenek ve ahlakı ile bağdaşmayan bir davranışla Başbakan yurtdışında iken hükümetten istifa ettiklerini ve koalisyondan ayrıldıklarını ilan ettiler.
Amerika'ya Başbakan olarak giden İsmet İnönü orada hükümeti dağılmış bir başbakan durumuna düştü ve Türkiye'ye eski bir başbakan olarak döndü.
Hükümet ortaklarının bu tutumu CHP grubunda büyük bir infiale ve şiddete dönüştü. İnönü'nün yurda dönüşünden hemen sonra toplanan grup, genel başkanın bundan sonra hükümet kurma yönünde yapılacak teklifleri kabul etmemesi ve kurulacak hükümetler de Chp'nin kesinlikle görev almaması hususu oy birliği ile kabul edildi ve grup toplantısı “Dağ başını duman almış” marşı ile sona erdi.
İnönü, 2 Aralık 1963 günü Cumhurbaşkanına istifasını sundu.
Cumhurbaşkanı Sayın Cemal Gürsel'in CHP dışında Millet Partisi Genel Başkanı Osman Bölükbaşı, Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi Genel Başkanı Hasan Dinçer, Yeni Türkiye Partisi Genel Başkanı Ekrem Alican ve Adalet Partisi Genel Başkanı Ragıp Gümüşpala ile yaptığı çeşitli temaslardan bir sonuç alınamamış ve aradan 3 haftayı aşkın bir süre geçmesine rağmen yeni hükümet kurulamamıştı.
22 Şubat 1962 ve 21 Mayıs 1963 kalkışmaları izlerinin henüz silinmediği bir tedirginliğin yaşandığı bir dönemde Türkiye'nin uzunca bir süre hükümetsiz kalması, yeni hükümetin kurulamaması tereddüt ve endişelere neden olmaktaydı.
Durum böyle devam etmekte iken Aralık ayı sonlarında bir Pazar günü 19 Mayıs Stadı'nda futbol maçı seyrederken, Cumhurbaşkanının radyodan yayınlanan “Hükümet kurma görevi, Garp Cephesi Komutanı Lozan Kahramanı İsmet İnönü'ye tevdi edilmiştir.” şeklindeki bildirisini ve dahilİ anonstan CHP Milletvekillerinin acele grup toplantısına davet edildiğini dinledik.
Hemen Meclise, grup toplantısına gittik. Milletvekillerinin büyük çoğunluğu bir ateş parçası haline gelmiş, oy birliği ile alınmış grup kararına rağmen İsmet Paşa hükümet kurma görevini nasıl kabul edebilirmiş, koalisyon ortaklarının ihaneti ne çabuk unutuldu hiddeti ile kürsüye biri inip biri çıkıyordu.
Herkesin hızını alıp ortam biraz sakinleştikten sonra İsmet İnönü ağır ağır ve gayet sakin bir şekilde kürsüye çıktı ve şunları söyledi:
Değerli arkadaşlarım, heyecanınızı anlıyorum ve bunu samimiyetle kabul ediyorum. Ne var ki memleketimizin ve milletimizin çok nazik ve hassas bir dönemden geçtiği hepimizin malumudur. Böyle bir dönem içinde uzunca bir süre hükümetsiz kalınması beklenmemiş neticeleri sebep olabilir. Buna seyirci kalamam, ihtiyaç duyulmuş, Hükümeti kurma görevi bana tevcih edilmiştir.
Ben muharebe meydanlarından buralara geldim. Memleketimin ihtiyaç duyduğu bir dönemde bana tevcih edilen bir görevden kaçamam. Şimdi köşke çıkacağım ve grup kararına rağmen görevi kabul ettiğimi arz edeceğim. Siz isterseniz güvenoyu verirsiniz, istemezseniz güvenoyu vermezsiniz, bu sizin takdirinizdir dedi ve kürsüden indi.
Grupta önce bir sessizlik ve tereddüt anı geçti, sonra korkunç biri alkış sesi patladı.
İsmet Paşa'nın görev anlayışı bu idi, bunun dersini bizlere böyle verdi ve MP destekli, bağımsızlarla 3. azınlık hükümeti böyle kuruldu.
Milletvekilliği sonrasında Ankara Büyükşehir Belediyesi'nde Avukat ve Hukuk İşleri Müdürü olarak çalışır. 1981 yılında Ankara Büyükşehir Belediyesi’nden Hukuk İşleri Müdürü olarak emekli olur.
Sosyal Demokrasi Partisi (SODEP) kuruluşunda Ankara İl Disiplin Kurulu Başkanlığı görevini yapar ve Sodep'ten 1984 -1989 döneminde Ankara Büyükşehir Belediyesi ve Keçiören Belediyesi Belediye Meclis Üyeliklerine seçilir. Her iki belediye meclisinde Sodep Grup Başkanlığı görevini sürdürür. 1989 yılında fiili olarak aktif politikadan çekilir.
Son olarak Türkiye Şoförler ve Otomobilciler Federasyonu'nunda Baş Danışman olarak görev yapar. Görevi sırasında meslek içi eğitim seminerleri, çeşitli toplantı ve konferanslarda aktif görev alarak yer alır, çeşitli konuşmalarda bulunur. 2006 yılında buradan Baş Hukuk Müşaviri olarak tekrar emekli olur.
Avukat Abdurrahman Altuğ, CHP Gençlik Kolları'nda başladığı siyasi hayatına 1950'li yıllarda Kırklareli Halk Evi ve CHP İl Başkanlığı, daha sonraki yıllarda parlamento ve belediye meclis üyelikleri ile devam eder. Gerek siyasi hayatında, gerekse de Hukuk Müşavirliği dönemlerinde Türk siyasetindeki önemli olaylara yakından şahitlik eder, siyasi ve sosyal hayatın içinde aktif olarak yer alarak devletin ileri gelenleri ile birlikte çalışır, tanışır ve onları Kırklareli'de konuk eder. İlkeli, çalışkan ve ahlaklı bir hukuk ve siyaset adamı olan Abdurrahman Altuğ, 2007 yılında eşi Fevziye Hanımı kaybetmesi sonrasında 2009 yılında İzmir'e yerleşir.
Abdurrahman Altuğ, 2011 yılında bir düşme sonucu omurilik felci geçirdi. Bir ay tedavi görmesine rağmen kaldığı hastanede 2 Ocak 2011 tarihinde 91 yaşında hayatını kaybetti. Ankara Kocatepe Camii’nde düzenlenen törene ailesi ve yakınlarının yanı sıra, CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi ile bazı milletvekilleri katıldı. Abdurrahman Altuğ, 3 Ocak 2011 tarihinde son yolculuğuna uğurlandı ve İzmir Karşıyaka Mezarlığına defnedildi.
Abdurrahman Altuğ Ankara’da bulunduğu süre içinde gerek Ankara ve gerekse Kırklareli ile ilgili bağlarını hiç koparmaz. Özellikle gençlik ve siyasi arkadaşı olan Kırklareli Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı Gazeteci Ali Coşkun Yanardağoğlu ile devamlı mektuplaşır, ondan o zamanın şartları içinde çıkan yerel gazeteleri kendisine düzenli olarak postalamasını ister. Ayrıca Kırklareli’de yapılan sosyal aktivite ve anma toplantıları hakkında bilgi alır, gerektiğinde tavsiyelerde bulunur, uygun olduğu durumlarda bu faaliyetlere de katılırdı.
Arşivde bulunan birçok belge ve mektuptan Ali Coşkun Yanardağoğlu ile arasındaki haberleşme ve dostluğun güzel örneklerine rastlamak mümkündür.
Ali Coşkun, Abdurrahman Altuğ’a yazdığı 18 Aralık 1990 tarihli mektupta, hal hatır faslından sonra 1936-40 ve 1940-44 yıllarında iki dönem Belediye Başkanlığı yapan Haşim Peksöz’ün çok ağır hasta olduğunu belirterek, hastane ziyaretinde gittiğinde en yakınlarını bile tanımadığını yazar.
Mektupta iki ay sonra 1 Şubat’ta vefat eden Avukat-Şair Niyazi Akıncıoğlu ve 3 Şubat’ta vefat eden Vahit Lütfi Salcı için birlikte 2 Şubat 1991 tarihinde bir anma programı yapmak istediklerini, Altuğ ile birlikte Şerif Baykurt ve Orhan Dursunkaya’yı (Ali Rıza Dursunkaya’nın oğlu) muhakkak Kırklareli’ye beklediklerini belirtir. Ayrıca Halide Nusret Zorlutuna için geçen senenin sonunda çok güzel bir anma programı düzenlediklerini, haber yapılan gazeteyi göndereceğini söyler.
Abdurrahman Altuğ, Kırklareli’deki yakınları ve tanıdıklarına önemli gün ve bayramlarda isme hitaben kart gönderir, kutlamasını muhakkak yapardı.
Aynı şekilde Ali Coşkun da Kırklareli dışında bulunan Kırklarelililere, altına karbon kâğıdı koyarak daktiloda yazdığı onlarca yazıyı, biriktirdiği yerel gazetelere iliştirerek hiç üşenmeden düzenli olarak postalar, onları Kırklareli’deki olaylardan haberdar ederdi. Abdurrahman Altuğ’un Ali Coşkun Yanardağoğlu’na yazdığı Haziran 1995 tarihli mektupta ise, Ankara'daki Kırklareli Kültür ve Dayanışma Derneği üyelerinin adres ve telefonlarını Beyti Arda ile kendisine ilettiğini, ayrıca Orhan Dursunkaya ve Şerif Baykurt'un iyi olduğu haberini verir.
Abdurrahman Altuğ’un Kırklareli halkına yaptığı büyük hizmetleri unutulmadı. Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu’nun Dereköy yolu üzerinde 17 Ağustos 1997 tarihinde temeli atılan ve ‘Kırklareli METEM - Mesleki ve Teknik Eğitim Merkezi ’ olarak kurulması planlan okula “Altuğ İşletmelerüstü Eğitim Merkezi” adı verildi.
Nisan 1974’de Abdurrahman Altuğ, daha önce Ali Coşkun’un gönderdiği Kırklareli’de basılan “Atayolu Gazetesi”nde yayınlanan bir haberden dolayı üzüntüsünü dile getirir. Gazete sayfalarını karıştırırken ailecek tanıdıkları, çok sevdiği ve saydıkları ‘Seniye Hanım Teyze’ nin vefat ettiği haberini görünce Abdurrahman Altuğ satırlarına içini şöyle döker: “Her fani için mukadder olan bu akıbeti önlemek mümkün değildir, buna alışmak gerekir...Sevdiğimiz, saydığımız büyüklerimizin teker teker aramızdan ayrılması bizlere ayrı bir hüzün vermektedir. Dikkat ediyorsan, artık bizler ön saflardayız… Hasret dolu, selam ve saygılar.”
Nitekim bu yazıda adı geçen başta Abdurrahman ve Fevziye Altuğ olmak üzere, bu vesile ile adı geçen Ali Coşkun ve Melahat Yanardağoğlu, Niyazi ve Şaziye Akıncıoğlu, Ali Rıza ve Orhan Dursunkaya, Şerif Baykurt, Halide Nusret Zorlutuna, Ali Nazmi Üstündağ, Haşim Peksöz, Necmettin Efe, Hasan Tahsin Uzun, Fikret Filiz, Alâeddin Eriş, M.Rıza Karaosmanoğlu, Kamil Tomruk, Şaban Bahçıvanoğlu, Beyti Arda, Onur Kumbaracıbaşı, Erdal ve İsmet İnönü’yü rahmetle anmak gerekir.
KAYNAKLAR
Sevgi Altuğ Arşivi
Ali Coşkun Yanardağoğlu Arşivi
Hasan Çalıkuşu Arşivi
http://www.gazetetrakya.com/Haber-Eski_Baro_Baskani_vefat_etti-258636.gazetetrakya
TBMM Albümü 2. Cilt 1950-1980 (2010), TBMM Albümü 4. Cilt 1960-1983 (2010)
http://www.kirklarelibarosu.org.tr/Print.aspx?ID=7547&Tip=
https://www.hurriyet.com.tr/gundem/eski-milletvekili-altug-son-yolculuguna-ugurlandi-16672510
https://www.ismetinonu.org.tr/tarihte-bugun-24-kasim/