HALK BİLİMİ (FOLKLOR) AÇISINDAN CEMRE ve DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
Ahmet Rodopman
Bir çoğumuzun çocukluklarında evinde, mahallesinde kış bitimine yakın, soğuklardan bıkan insanların büyük bir özlemle bekledikleri, ve neredeyse peşinden koştukları bir iklim döngüsünün hissedilen ancak görünmeyen yanıdır CEMRELER. Özellikle kırsal kesimde yaşayanların geleneksel takvimlerinin çok önemli öğeleridir. Türk toplumlarının Orta Asya’ dan beri yaşamlarına yön veren, senenin ekim yaptıkları ürünlere bağlı olarak yapılacak işlerin belirlenmesini çok önemsemişler Ve ustaca doğanın evrensel ritmi ile barışık olarak ta hayatlarını sürdürmüşlerdir. Bu büyük geleneğin bölük, pörçük, parçalı, yamalı şekli bizim çocukluğumuza kadar ailelerimizde sürdüre gelinmiştir. Rahmetli anneannem, babaannem sonra annem ve babam iklim, gök, bulutlar ve rüzgarlarla ilgi bildiklerini bazen tekerleme, bazen özlü ve güzel söz olarak tekrarladıklarından kulaklarımıza küpe olmuşlardır. Atalarımızın yılı Kasım ve Mayıs(Hızır) ayları olarak ikiye ayırmaları olduğu gibi İlkbahar beklentisini de Kasım aylarının zorluklarından olsa gerek 100. Gününden sonra iple çekerler gibi sözcükler ve manilerle de sıkılan canlarını eğlemeye çalıştıklarını sözcüklerinden anlıyoruz. Rahmetli anneciğimin her gün Saatli Maarif Takviminin sayfasını koparırken Kasım gününü de yüksek sesle söylemesinin elbette bir nedeni vardır diye düşünüyorum. Bizim takvimimizde 1 Kasım da başlardı çoğu kez. Kasım ayı ile birlikte genellikle Kırklareli de havalar değişir, artık güneş eskisi gibi ısıtamaz rüzgarlar daha sert ve üşütücü esmeye başlarlar, gökyüzünde gri bulutlar her an yağmurun yağabileceğinin müjdecisidirler. Kışlık dediğimiz yünlü giyecekler ortaya çıkar, sobalar kurulmadı iseler kurulur, odun kömür alınmadıysa alınır ve günler sayılmaya başlanır. Kasım 1-10-20-30-40-50-60 artık kış iyice kendini hissettirmeye başlamıştır. Kasım günlerinin üçte biri bitirilmiş, yeni yıl da gelmiştir. Uzun kış geceleri ve kısa gündüzler yaşanmaktadır. Kışın ve soğuklarının en derinden hissedildiği günler, geceler geçmektedir bir bir . Böylece 70.-80. Günler sayılır. Ve doğa ile söyleşmeler başlar.
‘’80 ile 90 arası ayı bile ininden çıkmaz’’ derler. Herkes evinde veya işinde soğuk günlerin geçmesini bekler(çiftçiler hariç) 90. Günler yaşanmaya başlayınca Kış aylarının yarılanmış olmaları nedeniyle insanımızda neşe ve umut beslemeye başlar manilerinde. Bu söyleşiler ilkbahar özleminin yanı sıra, artık tükenmeye yüz tutan kışlık erzağın, yakacak odun kömürün bitmesinden duyulan tedirginlikde sezilir. ‘’90 Yüzü koksam’’, Ocak ayı bitmiş, zor günlerin büyük bir kısmı gitmiş, olduğu için ilkbaharın kokusu gelmeye başlamıştır. uytu yerlerde nergis gibi çiçekler açmıştır. ‘’100 Önümüz düz’’, Şubat ayının yarısına gelinmiştir, havalar soğumuş olmasına karşın hükmü az artık denilerek bir süre daha sabredilir kış şartlarına. ‘’110’’ Tarlaya Kon’’ evet işte yazın habercileri leylekler görünmüştür havada. Döne döne geçen yıldaki yuvalarını aramaktadırlar. İnsanlar evlerinden çıkmaya başlamışlar, hatta leylekleri hava da görenler bu sene çok gezeceklerini düşünerek sevinmektedirler. Balkan’ lıların çok iyi bildikleri gibi, Mart ayına erişmenin hoşluğu ile genç kızlar ve kadınlar Martaniçka denilen kırmızı ipleri bilezik gibi bileklerine geçirirler. Çiti, çubuğu olanlar bağlarına, bahçelerine giderek, hazırlıklara başlarlar. ‘’120 Yuva ya kon’’ insanlar yıl boyunca kendileriyle uğraşmaktan bıkmış olacaklar ki baharla birlikte gelen leyleklere de yol göstericiliğe soyunmaktadırlar.
‘’130 Evde yok uz’’ Sıkıldık artık evlerden, kırlara, bayırlara gidiyoruz fışkıran doğayı görmeye. Çocuklar atmıştır kendilerini sokaklara. ‘’140 Kırkbir otu zamanı’’ Kırk bir çeşit ot toplamaya çıkıyoruz kırlara. Kasım 140 ile 150 arasında 21 Marta denk geldiğinde İlkbahar Ekinozu kutlanacaktır. Bugün, gün ile gece süreleri eşitlenmiş, artık geceler kısalırken günün güneşli günleri uzamıştır.
‘’150 Yaz Belli’’ Evet beklenen Yaz artık iyiden iyiye kendini göstermeye başlamıştır. Toprak uyanmış, soğuklar hükmünü kaybetmiş, tarla, bahçe işleri çoğalmıştır. ‘’180 Hıdrellez geldi hoş geldi ‘’ Çoluk çocuk koca bir kışın bittiği, sağlıkla yaza kavuşulduğu için koşup eğlenmeyi hak ettikleri için herkes kendine göre coşup, dinlenmeyi hak etmiştir. Bitmez tükenmez yaz koşturmaları için moral tazelenmelidir.
Artık bu ritüeller Kırklareli’ de ne kadar devam ettiriliyor bilemiyorum. Gerçi belli köy ve kırsal kesimlerde sürdürülen yerler olduğunu duyuyoruz. Ne yazık ki insan topraktan koptukça, gelenek ve göreneklerinden de uzaklaşıyor. Ancak dünya belli ritmi ile dönmesini hiç bırakmıyor. O ritimdir ki hepimizin dünya üzerinde yaşayabilmemizi sağlıyor. İşte bu dönme sürecinde, gözle görülmeyen, elle tutulmayan, haritalarda bulunmayan, ama doğanın insanlara hissettirdikleri ile anlayıp, anlamlandırabileceğimiz Cemreler düşüyor bir biri ardı sıra.O cemreler ki, havaların suların ve toprağın artık ısınmaya başladığını, çiçeklerin açma böceklerin uçma zamanlarının geldiğini bildirmektedir yaşayanlara. Ateş, kor, köz benzetmesini çok uzun yıllar öncesi ecdadımız yapmış ve Şubat Ayının 19-20 sinde ilk Cemre’ nin Havaya düştüğünü yani havanın önce ısınacağını, ikincinin 7 gün sonra Şubat Ayının 26-27 sinde suya düştüğünü yani artık sularında ısınacağını belirtirken, üçüncü Cemrenin de yine 7 gün sonra 4-5 Mart ta toprağa düşeceğinin bilgilerini vermişlerdir bizlere.
Cemre ,le ilgili değişik insan topluluklarının çok farklı inanışları ve bağlı olarak ta kutlanışları vardır. Gerek Türk gerek Moğol, Çin, Yunan, Arap toplumlarının da kendilerine has kullanımlarını uzun uzadıya burada anlatmaktansa, Halk Bilimi bölümümüz de ayrıntılarına değineceğimiz için burada sadece bugün Cemrelerin düşmeye başladıklarından söz etmeyi yazıyı daha fazla uzatmamak bakımından yeterli görüyorum. Cemreler düşerler, yine düşerler, yine düşerler. Ama biz özellikle yaşlılar düşmemek için çok dikkatli olmalıyız. ‘’Belli bir yaştan sonra insanın en iyi arkadaşı bastonudur’’ sözü çok doğruymuş ama insan bunu geç anlayabiliyor. Birde düştüğü söylenen şu cemrelere de bir çift sözüm olacak.’’ Yok öyle paldır küldür düşmek gökten. Oralardan insanlığa, iyilik, doğruluk, güzellik ve yararlılıktan yana hasletler getirip kalplerimize girin. Hepimize sağlık, mutluluk, huzur ve umut getirin.’’