BALKAN HARBİNİN TARİHSEL, SOSYAL VE SİYASAL DEĞERLENDİRMESİ
Ahmet Rodopman
11. Bölüm
BALKAN HARBİ – ÇATALCA SAVAŞLARI
Ekim sonu itibari ile savaşan birlikler birbirlerinden ayrılırken, Osmanlı kuvvetleri süratle Çatalca mıntıkasına giderken, Bulgar güçlerine ise 15 günden beri zor şartlarda yaşayıp, savaşmaları nedeniyle bir dinlenme süresi verilmiştir. Bu sürede yitirilen savaşçıların yerine yenilerinin yetişmesi, hasta ve yaralıların tedavisinin yapılması sağlanmıştır. Bulgar ordusunun Çatalca önlerine gelmesi 10 günü bulmuştur. Bu arada Bulgar birlikleri Malkara, Çorlu, Tekirdağ, Silivri yerleşim yerlerine de çatışma olmaksızın girmiş işgal etmişlerdir. Bu gecikmeleri Osmanlı’ lar için büyük bir şans olmuştur. Alman subayların görüş ve önerileri alınarak önceden de var olan Çatalca savunma hatları yeniden onarılıp güçlendirilmiştir, Kaybedilen askerlerin yerine imparatorluğun başka yörelerinden deneyimli , yetişkin savaşçı birlikleri, getirilmiştir. Ordu yeniden dizayn edilmiş, tek bir komutam olarak Nazım Paşa tüm sorumluluğu yüklenmiştir. Trakya’da kötü bir sınav veren I, II ve III. Ordular Çatalca Ordusu adı altında birleştirilmiştir. Redifler tekrar eğitilerek savunma hattının hemen arkasında olacak şekilde yerleştirilmişlerdir. Gerek top, gerek makineli Tüfek, gerekse otomatik Tüfekler yenilenmiş,Terkos Gölü ile, Büyük Çekmece Gölü arasında oldukça tahkim edilmiş 40 kilometrelik bir savunma hattı oluşturulmuştur. Kara Kuvvetlerine yardımcı olmak üzere gerek Marmara Denizinde gerekse Karadeniz de Trakya kıyılarından düşman birliklerini bombalayacak savaş gemileri hizmete sokularak başkent İstanbul’un savunulması için elden gelen tüm hazırlıklar yapılmaya çalışılmıştır. İstanbul’ a hayli yakın olması nedeniyle, önceki savaşlarda yaşanan erzak, cephane ve asker tedariklerinde sorun yaşanmamış hatta askerin moralini yükseltmek için gereken dini ve psikolojik katkılarda bulunacak yetişkin insanlar görevlendirilerek, bu eksikliklerde giderilmeye çalışılmıştır. Balkan savaşlarında ilk olarak kullanılmak üzere getirtilen uçaklar, düşman mevzi ve savaş düzenini görmek için iyi bir şans olmuş, en azından bilinçli bombarduman yapılabilmesini sağlamışlardır.
12 Kasım gününe gelininceye kadar her iki tarafta hazırlıklarını büyük ölçüde tamamlamış olarak harbin başlaması için ilk hücum borusunun sesini bekler hale gelmişlerdir. 15 Kasım günü Osmanlı temsilcileri Bulgar Karargahına giderek mütareke (ateşkes) ve barış antlaşması teklifinde bulunmuşlardır. Ancak önceki günlerde kolay aldıkları savaşların şımarıklığını yaşayan Bulgarlar bu savaşı da kesin kazanıp, İstanbul’ a gireceklerini hayal ettikleri için buna yanaşmamışlar, Osmanlıları küçümseyerek teklifi önemsememişler,. keşif ve hazırlıklarını sürdürmüşlerdir.
17 Kasım 1912
17 Kasım sabah saat 05.00 de Bulgarlar 400 topla hep birden Osmanlı mevzilerini bombalamaya başlamışlardı. Peşi sıra piyadeleri de hücuma başlamışlardır. Bölgede sabahları oluşan yoğun sis ve Osmanlı siperlerinden açılan makineli tüfek atışları Bulgar öncü birliklerinde kargaşa ve telaşa neden olmuştur. Osmanlı askerinin yöreyi iyi tanıyıp, ona göre durum almalarıyla ve topçu birliklerinin isabetli atışları ile önce oldukları yerde hareket edemeyecek hale getirip sonra, deniz tarafındaki gemilerden yapılan top atışlarıyla da şaşıran düşman dağılma noktasına gelmiştir. Bulgar birliklerinin çok sayıda zayiat verdiği ve morallerinin bozulduğu akşam üstüne doğru bu sefer hücuma geçen Osmanlı kuvvetleri Bulgar güçlerini sabahki saldırıya geçtiği sınıra kadar geriletmişlerdir. Dolayısı ile gün, Bulgarlar için kötü geçmişti. Birlikler bütün bir gün savaşmaktan bitap düşüp geceyi dinlenerek geçirmek üzere istirahata çekilmişlerdi.
18 Kasım 1912
!7 Kasım gece yarısında Bulgar askerleri yine alışık oldukları kalleşçe oyunu onamaya başlamışlardı. Gündüz gözü ile dürüstçe savaş meydanında varlık gösteremeyince, 20 gece önce yaptıkları gibi sinsice Osmanlı birliklerinin bölgesine girmiş, nöbetçilerin uyumasından yararlanıp, süngü hücumu ile ön saflardaki Osmanlı birliklerini süngüden geçirmiş, saldırdığı birliğin komutanı dahil 7 subay, 157 Osmanlı askerini şehit etmiştir. Tabya, Bulgar taburunun eline geçmiş hatta Bulgar piyadeleri 500 metre kadar Osmanlı hatlarının içine kadar sızmışlardır. Bütün bu üzücü gelişmeler olurken, Ne Bulgar ne de Osmanlı birliklerinin haberleri olmamıştır. Kolordu Komutanı Mahmut Muhtar Paşa, sabahın erken saatinde , o gün yapılacak taarruz planlarını gözden geçirmek üzere savaş alanını kontrol etmek için kurmay heyeti ile birlikte bu tabyaya gelirken ani bir ateşle karşılaşmış, kendisi iki yardımcı komutanı ve bir de Alman Subayı yaralanmıştır. İleri tabya olarak bilinen bu tabyada yaşanılanların intikamı daha sabah olmadan, bölge savunmasına gelen 25-26 Osmanlı Piyade alayları tarafından alınmıştır. Daha şehitlerimizin kanları soğumadan ani bir baskınla Bulgar Alayından 400 Bulgar askeri öldürülmüş , bir o kadarı esir alınmış, tabya da kanlı bir çarpışma neticesi geri alınmıştır. Gece aldıkları bu yenilginin sonrasında sabah yine saat 05.00 de top ateşi ile saldırıya başlayan Bulgar kuvvetlerine Kuzeyden ve Güneyden büyük bir top, makineli tüfek ateşiyle karşı çıkılmış, göğüs göğse yapılan çarpışmalar sonucunda Bulgar birlikleri yerlerinde kalamayıp gerilemek zorunda kalmışlardır. Denizden yapılan top atışlarına da karşı koyamayan Bulgar güçleri artan kayıpları nedeniyle hücumu bırakıp kaçma senaryoları düşünmeye başlamışlardır. 20 gün evvel yendikleri Osmanlı ordusunu bu kadar şiddetli savunma yapmasını şaşkınlıkla karşılamışlardır. Her yönden üzerlerine ölüm kusan Osmanlı askerlerinin süngüleri altında ölmektense, barış istemek zorunluluğu duymuşlardır. Ordunun bu isteği önce Sofya tarafından kabul edilmese de akşama doğru durumun ciddiliği komutanları tarafından anlatılınca zorunlu olarak ateşkesi onaylamışlardır. Gece yarısına doğru Bulgar ordusu top yekün Çatalca savunma hattını terk edip, geriye doğru 15-20 kilometre çekilmişlerdir. Geceyi bu bölgede Osmanlı kuvvetlerinin baskınına uğrama korkusu ile geçirten Bulgar ordusunun Trakya macerası sadece Çatalca çarpışmalarında 12.000 ölü, bir o kadar da yaralı, esir ve kayıp bırakmışlardır. Böylece Birinci Çatalca Savaşı sona ermiş oluyordu.
20 Kasım da Çatalca’ da Bulgarlarla ateşkes görüşmeleri başlamış ancak Bulgarların sürekli istekleri nedeniyle sonuçlandırılamamıştır. 3 Şubat 1912 ve 5 Şubat 1912 tarihlerinde Bulgar birlikleri yine toparlanıp hücuma geçmişlerse de Osmanlı birliklerinin inatçı direnişini kıramamış ve belirli bir sonuç alamadan geri çekilmişlerdir. İkinci Çatalca Savaşları adı verilen bu çarpışmalarla Çatalca maceralarına son verilmişlerdir.
Çatalca ‘ da istedikleri zaferi kazanamayacaklarını anlayan Bulgarlar bir kısım kuvvetlerini Gelibolu ve Edirne’ye savaşmaya göndermişlerdir Edirne’ nin 155 gün süren kuşatması 30 Mayıs 1913 de Edirne’ nin düşmesi ile biterken direnen, Balkanlarda ki Selanik, Yanya, İşkodra gibi şehirler savaşı sonlandırmak için silah bırakınca Londra Konferansı ile I. Balkan Savaşları sonlandırılmış oluyordu.
Devam edecek