BALKAN HARBİNİN TARİHSEL, SOSYAL VE SİYASAL DEĞERLENDİRMESİ
Ahmet Rodopman
6. Bölüm
BALKAN SAVAŞLARINA KATILAN ÜLKELER
Nihayet yazımız asıl konumuz olan Balkan Savaşlarına gelmiş bulunuyor. O Balkan Savaşları ve sonuçları ki ne kadar yazılsa, okunsa zordur anlaşılması. Yaşanması ise tarif edilemeyecek kadar acı ve zulümden ibarettir. Şimdi öncelikle bu savaşlar silsilesinin Osmanlı ile kimler arasında yapıldığına ve bu devletlerin o günkü koşullarda durumlarına kısaca göz atalım.
BULGARİSTAN
1877-1878 yılların da yapılan Osmanlı-Rusya Savaşı sonucunda yapılan Berlin Antlaşması ile Bulgaristan kendi içinde bağımsız ancak, İstanbul’dan atanan bir vali tarafından idare edilen bir prenslik haline gelmişti. Osmanlının gücünü kaybetmesi ve II. Meşrutiyetin kabulü sırasında 6 Eylül 1908 günü Bulgaristan bağımsız bir devlet olduğunu ilan etmiştir. Bundan sonra sürekli topraklarını genişletmek ve özellikle de Bulgaristan’daki Türk nüfusunu azaltmak için büyük bir gayret içine girmişti. Başta Rusya olmak üzere Fransa ve Almanya’ dan aldığı askeri ve kültürel yardımlarla kısa zamanda düzenli ve yetenekli bir ordu kurabilmiş, ülkenin eğitimini ve ekonomisini düzelterek, diğer Balkan ülkelerinden güçlü bir duruma gelmiştir.
Devletin başında olan Çar Ferdinand, 4.3 milyon olan Bulgaristan’da, 600.000 kişilik bir orduya ve bu ordu da, 9 piyade tümeni, 1 süvari tümeni ile 1.116 topa sahip bulunuyordu. Bulgaristan’ ın deniz gücünün hayli zayıf olması nedeniyle Yunanistan’ a bu konuda muhtaç oluyordu. Çünkü sadece Karadeniz’de olan 6 adet torpido botuna sahipti. Ordusunu Doğu Trakya başta olmak üzere, Batı Trakya ve Makedonya topraklarında savaşmak üzere konuşlandırmıştı. Halkı da Osmanlı Devletinden toprak alınacak hesapları nedeniyle psikolojik olarak savaşa çok yatkındı. Silahlı kuvvetlerinin yanında çete savaşlarına hazırlanan binlerce sivil genç de silahlanmaktaydı.
SIRBİSTAN
M.Ö. 1. Yüzyıldan beri bu topraklarda yaşayan Sırplılar, 1.200 lü yıllarda ilk devletlerini kurmuşlardır. Osmanlıların Avrupa’da ilerlemeleri sırasın da ,1389 yılında Kosova Savaşını kaybetmeleri sonucunda Osmanlıların hükümdarlığı altına girmişler, 500 yüz yıla kadar süren bu süreç çeşitli isyanlar, savaşlar ve sürgünler şeklinde devam ederek 1878 Ayastefenos Antlaşması ile de bağımsızlığını kazanması ile sonuçlanmıştır.
Bu tarihten sonra Sırbistan her fırsatta topraklarını genişletmek için güçlü bir ordu kurma çalışmalarını hızlandırmış, 30 yıl gibi kısa bir sürede özellikle Almanya’ dan aldığı yardımlarla 1912 yılında Osmanlı Devletine kafa tutup savaşa edebilecek hale gelmiştir. Savaş öncesinde Sırbistan’ ın nüfusu 3 milyon kişi, ordusu ise 255.000 silahlı asker, 10 Piyade tümeni, 2 bağımsız tugay ve 1 Süvari tümeninden oluşmaktaydı.
Ancak bütün bunların ötesinde yüz yıllar öncesinde kaybettikleri Sırp Sındığı savaşının intikamını alma istençleriyle hayli zalimce bir savaş yürütüp, yıllarca birlikte yaşadıkları diğer toplulukların sivil halkına şiddet ve kıyım uygulamaktan çekinmemişlerdir. Bu özelliklerini yıllar sonra Yugoslavya çökünce de Müslüman halka yaptıkları katliamlarla göstermişlerdir.
YUNANİSTAN
Milatan önce 800 lü yıllarda Ön Asya ve Ege Denizi adalarında yaşayan Antik Helenlilerin devamı olduklarını belirten Yunanlılar, M.S 14. Ve 15. Yüzyıllarda Osmanlı İmparatorluğunun egemenliğine girmiştir. 1815 yılında başlayan Megali İdea fikirleri ile başlayan ayrılıkçılık davranışları giderek büyümüş, Fransız İhtilali sonrası artan milliyetçilik hareketleri ile Avrupa’ nın diğer ülkelerinden de destek alarak büyümüş, önce Mora Yarımadası, arkasından da 1829 Osmanlı-Rus Savaşından sonra da Yunanistan Bağımsızlığını Kazanmıştır. Yunan Devleti öncelikle Fransız ve İngilizler olmak üzere diğer Avrupa devletlerinden aldıkları yardımlarla önce deniz kuvvetlerini ardından da silahlanarak Kara Birliklerini modernleştirerek ideallerine uygun olacak şekilde siyasetler yürüterek topraklarını genişletmek istemişlerdir. Balkan Savaşı onlar için düşünemeyecekleri kadar büyük fırsatlar vermiştir. Örneğin Selanik, insanın içini acıtacak kadar bir gafletle, bir kurşun dahi atılmadan Yunanlılara teslim edilmiştir. Yunanistan bu savaşa girerken nüfusu 2.7 milyon civarında olmasına karşın İngiliz Askerlik Sistemini uygulaması ile 600.000 yurtaşını silah altına almayı başarmıştır.
Denizlerdeki üstünlükleri Balkan Savaşının Stratejisini değiştirmiş. Özellikle Averof zırhlısı Ege Denizinde oldukça eskimiş olan Osmanlı Donanmasına zor zamanlar yaşatmış, İzmir Karaburun’ u bambalayacak kadar cüretkar davranışlar göstermiştir. Aslında dört Balkan Ülkesinin en zayıf olanı görünmesine karşın, savaştan en yararlı çıkan olması da ilginçtir.
KARADAĞ KRALLIĞI
Yüzyıllarca Güney Avrupa’ nın dağlık kesimlerinde küçük bir prens-piskoposluk olarak varlığını sürdüren Karadağ, 1852 yılında, laik bir anayasayı kabul ederek prenslik olarak Avrupa Devletleri arasına girmiştir. O da diğer Balkan ülkeleri gibi hemen modern silahlarla donanıp, toprak kapmak için Osmanlı İmparatorluğuna savaş açmış, 1858 yılında yapılan savaşta yenilen Osmanlılar’ dan hatırı sayılır bir toprak parçası almıştır. 1878 yılı Berlin Antlaşması ile de sınırları tanınan 9.500 kilometre kare toprağı olan 280.00 nüfusa sahip bir Krallık olarak Avrupa devletleri arasına katılmıştır. Çok uzun sürmeyen bir laik, demokratik ve anayasal düzenini kuran Karadağ Krallığı Balkan Harbi sırasında Sırplar ile anlaşıp, Yugoslavya’ nın kuruluşuna katılmıştır.
Böylece kısaca bilgilenip tanıdığımız bu dört Balkan ülkesi olan Bulgaristan Krallığı, Sırbistan Krallığı, Yunanistan Krallığı ve Karadağ Krallığı’ndan oluşan Balkan Birliği ile Osmanlı İmparatorluğu arasında oldukça kısa süren ancak yaptığı yıkımlar, neden oldu sonuçlar bakımından oldukça derin ve acı izler bırakan savaş 7 Ekim 1912 tarihinde başlamış ve 30 Mayıs 1913 de sona ermiştir.
Şimdi hep birlikte, Türk alemi için çok önemli, Balkanlılar için ise kelimelerle anlatılamayacak kadar hazin, felaket olarak adlandırılabilecek bu savaşın güncesinin sayfalarını aralayıp olup biteni anlamaya çalışalım.
(Devam edecek)