İKİ ŞEHRİ BAĞLAYAN TARİHİ BİR CADDE TIRNOVA CADDESİ
Ahmet Rodopman
Ömrümün ilk 18 yılını geçirdiğim bu cadde hala sık sık rüyalarıma girmekte. Evimiz tam da Tırnova Caddesinin, Yanık Kışla Caddesi yol ağzında idi. Kadı Camii, Kadı Çeşmesi ve Ahmet Mithat İlkokulu karşısında yaşı tahminen 200-300 yıllık bir evde doğup büyümem beklide eskiye ve eski eserlere bu kadar hassasiyetimi de oluşturmuştur diye düşünüyorum. Çocukluğum Balkanlardan odun ve tomruk getiren kamyonları seyredip, gelip geçen insanlara pencerenin önün de oturup, öyküler yazarak, yakıştırarak geçmişti. Biraz daha büyüyüp meraklarım artınca neden bu isim konulmuş diye sorduğum da, ‘’Bulgaristan’ da bir şehirmiş’’ yanıtını alırdım. Doğruydu. Ama bana yetmemişti hiç bir zaman. Bulgaristan’ ın neresinde, nasıl bir şehir, neden onca şehir varken bu şehir ismi verilmişti ? Sanırım Kırklareli’ nin ilk ve en önemli caddesi olarak hizmet vermişti uzun süre. Hatta bir ara 1960 larda, transit turist yolu olarak düşünülüp, genişletilmeye çalışılmıştır. Yıllar boyunca aklımı kurcalayan bu sorulara yine en değerli arkadaşlarım olan kitaplarım yanıt verdiler. Edindiğim bilgiler bana göre ilginçti. Hele tarihsel ve toplumsal bağlantıları da kurunca daha bir anlamlı geldiler.
Biliyorum. Bazı arkadaşlarım yine uzun yazmışsın diye bana gönül koyacaklar. Ama nasıl kısa yazabilirim ki, biri 8.000, diğeri 5.000 yıllık bu iki şehrin hikayesini. Neresinden başlasam uzun olacak, ama neresini kısaltabileceğimi bende karar veremiyorum. Ancak okuyunca tamamını, sizlerde neymiş bu Tırnova. Neden şimdiye kadar öğrenmemişim diyeceksiniz.
Tırnova tek başına ne anlama geliyor bilemiyorum. Bulgarca da Tarnova olarak geçiyor. Yaklaşık günümüzden 5.000 yıl gerilere tarihlenen bu şehre, ne zaman ve ne için bu ad verildi bulamıyorum. Ancak, tarihsel bilgilerim ve duygusal bakışım sanki Tırnova’ nın çok eski Türk boyları yerleşimi olduğu hissini doğuruyor bende. Nerelerden geldikleri bilinmeyen Trak Boylarının mı, yoksa Karadeniz’ in kuzeyinden gelip Balkanlara sarkan eski Türk kavimlerinin bir yerleşkesi mi olduğunu bilemiyoruz. Ama isim olarak Türkçe ses uyumuna uygun bir söylenişi olduğu gibi, Türklerin yerleşim için seçtikleri diğer beldelerin özelliklerini de kapsıyor. Veya ben öyle düşünüyorum ki Istranca sıra dağlarının güneyine yerleşen Trak Boyları pek çok yere ulaşabildikleri gibi sıradağların kuzeyine de gidip Tırnova’ yı bir yerleşke olarak kurup orada yaşamış olabilirler.
Benim de küçükten beri ilgimi çeken yanları; Kırklareli’ nin coğrafi olarak kuzey doğusunda kalan Tırnavo’ nun özellikleri Kırklareli’ ye çok benzediği için sanıyorum. İki şehirde iki tepe üzerine kurulmuş ve ortalarından birer su yolu geçmekte ve bu suyolunun kenarında uzanan tarihi yolla birbirine bağlanıyorlar.
Nasıl ki Kırklareli Kırklar Tepesi ile, Yayla tepesi ve aralarından akan Bağlıca Deresi ile ilk insanların beğenerek yerleştikleri bir yerse, Tırnavo şehri de Tsarevets ve Trapezitsa tepeleri ile bu tepelerin arasından akan Yantra Nehri’ nin oluşturduğu bir başka yerleşim yeri. Resimlerine bakınca da bu benzerlikler açıkça görülüyorlar. Hele beni en şaşırtan benzerliklerinin başında; Kırklareli’ de Kırk Şehitler Tepesi olduğu gibi, Kırk Şehitler Camii olması ve bununla ilgili onlarca menkıbe ve efsane yazılmasının yanı sıra, Tırnova’ da ise, Kırk Şehitler Kilisesi’ nin bulunması oldu.
Tırnova Caddesinde Kırklareli Merkezinden başlayarak Tırnova şehrine yapacağımız yolculuğumuza çıkmadan önce Tırnova ile ilgili bazı bilgilerimizi tekrar gözden geçirmemiz iyi olur sanırım.. Şöyle tarihin derinliklerine doğru giderek şehri biraz tanımaya çalışalım diye düşünüyorum.
Tırnova’ da yapılan arkeolojik kazılar bu bölgenin M.Ö 3.000 yıllarından başlayarak sürekli bir yerleşim alanı olduğunu bize belirtiyor. Şehirde bulunan eski paralardan bu topraklarda kimlerin yaşadığını anlıyoruz da, kimlerin kurduğuna dair pek ip ucuna rastlayamıyoruz. Roma Dönemi kalıntılarına yer yer rastlansa da, Tırnova’ da Kırklareli gibi istilacıların, göçmenlerin bir geçit yeri olduğu için yerleşik bir kültür bırakmamışlardır. Bir Roma kenti olarak uzun yıllar yaşayan Tırnova, Orta Çağ boyunca küçük fakat kanlı bir geçmişe sahip. II. Bulgar İmparatorluğunun merkezi durumunda olmuş, doğal savunma olanakları nedeniyle pek çok savaşlardan uzak kalmıştır.
Tırnova ilk kez Yıldırım Beyazıt zamanında veziri azam Candarlı Ali Paşa tarafından Osmanlı topraklarına katılmış, ancak kısa bir süre sonra Çar Şişman Ivan’ a anlaşma gereği geri verilmiştir. 1393 yılında bizzat Yıldırım Beyazıt’ ın kuşatması sureti ile ikinci kez alınmış ve 485 yıl Osmanlı İmparatorluğunun kuzey Balkanlar’daki önemli bir yol kavşağı ve şehri olarak kalmıştır. 93 Harbi olarak bilinen 1877-1878 Osmanlı Rus savaşından sonra kurulan Bulgar Krallığına bırakılmıştır.
Osmanlı’ nın hakimiyeti altında geçen bu 500 yıla yakın süreçte Tırnova en görkemli günlerini geçirmiştir. Merkezi konumda olması nedeniyle ticareti gelişmiş, Macaristan’ dan, İtalya’ dan tüccarlar gelip yerleşerek, çok değişik ürünlerin toplanıp dağıtıldığı işlek bir Pazar haline gelmiştir. Bu yıllarda güneye ve kuzeye ulaşan yolların da kavşak noktalarında olmaları nedeni ile Kırklareli’ de büyük bir atılım yaparak ticaret yolları ile ilgili olarak gelişme kaydetmiştir. Kırklareli’ de de Rum ve Yahudi tüccarlar gerek bölgenin tarım ürünlerini pazarlama, gerekse İstanbul ve Edirne’ den gelen yabancı malların Tırnova pazarlarında satışı ile oldukça büyük birikimler sağlamışlardır. Benzerliklerinden ikisi de aynı yıllarda Kırklareli ve Tırnova’ da ipek böceği yetiştiriciliği ile ipek ve bağların kurulması ile üzümcülüğün ve şarapçılığın geliştiğini görüyoruz. Hatta 1890 larda Şark Demiryolları şirketince Kırklareli’ den Tırnavo’ ya uzanacak demir yolu bağlantısı bile düşünülmüş ancak Balkan Savaşlarının çıkması nedeniyle yapılamamıştır.
Tırnavo’ nun bir tiaret merkezi olarak ilerlemesi ile nüfusu bir hayli artmıştır. Osmanlı’ nın yıllık defter kayıtlarına göre 1600 lü yıllarda toplam nüfus 10.000 civarında iken 1850 li yıllara gelindiğinde 15.000 i geçtiğini düşünürsek, Kırklareli’ nin nüfusundan her zaman iki, üç kat fazla olduğunu anlayabiliriz. Genellikle bu nüfusun % 45 i Müslüman olmasının yanında diğer bölümünü Bulgarlar, Rumlar ve Yahudiler oluşturmaktadır.
Dengeler, zenginlikler ve güzel günler bu şekilde sürerken hiç yoktan çıkan 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşı her şeyi altüst ettiği gibi Tırnova’ yı ve bağlı olarak da Kırklareli’ yi tarumar etmiştir. Bir yıl süren ve önce Ayastefenos ardından Berlin Antlaşmaları ile Tırnova tamamen elden çıkmıştır. Kırklareli’ nin de Tırnova ile olan tüm ticari ilişkilerinin sona ermesi ile her iki şehirde büyük bir nüfus ve varlık eksilmesine uğramıştır. Bu durumu her iki şehirde zenginliğin göstergesi olan büyük ve güçlü yapılar azalırken, başlayan Balkan göçleri ile de Müslüman nüfus, dini yapı ve gelenekler yok olmaya başlamıştır. 1878 yılında yapılan Berlin Anlaşması sırasında Tırnova’ nın toplam nüfusu 11.314 kişi olmasına karşın Müslüman sayısı 688 e inmiştir.
Savaş sonrası kurulan Bulgaristan Presliğinin ilk başkenti ve oluşturulan Bulgaristan Meçlisinin ilk kurulduğu yer olmasının yanında, ilk Bulgaristan Anayasası olan Tırnova Anayasası da burada yapılmış ve uygulamaya sunulmuştur. İlerleyen yıllarda Bulgaristan’ ın şekillenmesine bağlı olarak başkent Sofya’ ya taşınmış, Tırnova ise turizm, el işleri ve sanayi ürünleri imalatı konusunda önemli yol kat etmiştir. Ancak bu yıllarda gösterdiği gelişmelerden ne yazık ki Kırklareli’ nin payına bir şey düşmemiştir. Hatta Dereköy sınır kapısı bile 1970 ler gibi son zamanlarda açılabilmiştir. Geçmişteki o güzel ve bereketli yıllardan geriye hala en eski ve anlamlı olan Tırnavo Caddemiz kalmıştır.
Tırnova Caddesinin Kırklareli’ de kalan başlangıcı 1915 yılında efsane belediye başkanımız olan Muhittin Özenbaş’ ın büyük gayreti ile Avusturyalı bir mimara modern şehircilik anlayışına göre çizdirdiği plan gereği, Büyük Cami ve Arastanın bulunduğu Cumhuriyet Meydanından başlamaktadır. Bu planda, Cumhuriyet Meydanından başlayıp güneş ışınları gibi yayılan 7-8 cadde daha oluşturulmuştur. Halen de bu düzen varlığını zor da olsa korumaktadır. Tırnova Caddesinin başlangıcı bugün Yapı ve Kredi Bankasının karşısındaki Şevket Dingiloğlu Parkının köşesinde yer alıp geriye doğru büyük bir alanı içine alan Trakya’ nın meşhur Macaraki ailesine ait olan büyük Menzil Hanından başlamaktadır. Bu han Kırklareli’ den Bulgaristan, Romanya, Eflak, Boğdan, Moldava, Basarabya, Ukrayna’ ya varıncaya dek kullanılan yolun en büyük hanı olmasına karşın, bu yolun işlevsiz kalması ile çalışamayınca belediye tarafından istimlak edilmiştir.
Sağa ve kuzeye doğru bir kavis yapıp solunda Gümrük Hanı(sonradan İnci sineması olmuştur, şimdide yerine iş hanı yapılmıştır), solunda Kadı Camii, karşısında Kadı Çeşmeyi geçip yokuş yukarıya Ahmet Mithat İlk Öğretim Okulunun önünden devam etmektedir. Gerdanlı Çeşmesinin tadına doyulmaz suları içilip kente veda edilince ve Istranca Tepelerinin kıvrılarak yükselen yolunda gidilmeye başlanır. Eskiden tamamen bağlık ve ormanlık olan bu alan ne yazık ki bilinçsiz tarım ve ağaç kesimi nedeni ile şehrimizde oldukça uzaklara gitmiştir. Yolun sağ tarafında kentimizin korunması için 1877 yıllarından önce yapımına başlanıp, savaşların ilginç gelişmeleri nedeniyle hiç kullanılamadan harabe haline gelmiş Seyfioğlu Tabyalarını geçip, şimdi baraj gölü altında kalan çocukluğumuzun meşhur Çağlayan’ ının köprüsünden geçtiğimizde artık kendimizi ormanın içlerinde hissedebiliriz. Kuruköy , Dereköy geçildikten sonra ulu orman ağaçlarının bir tünel haline getirdiği yoldan sınır kapısına varılmak için 55 kilometre gibi bir yolu geçmeniz gerekiyor. Dereköy sınır kapısından çıkılması ile Tırnavo Caddesinini Türkiye topraklarındaki seyrimiz bitmiş oluyor. Bundan sonra bir kaç daha kısa yol olmasına karşın en rahat gidiş 307 kilometre kadar tutan Burgaz üzerinden Tırnova(yeni ismi ile Veliko Tırnavo ‘’Büyük Tırnavo’’) ya varılmış olunuyor.
İşte kentimizin Tırnavo Caddesi’ nin öyküsü. Hala ismini, tarihini, tozunu, buzunu merak edenler varsa, 350 kilometre kadar yol gidip gördüklerini bizlerle paylaşırlarsa sevinirim.
*Birinci resim, Felix Kanitz in 1870 li yıllarda yaptığı Tırnavo resmi. İki tepe ve nehir. Sonuncu resim Kırklareli' den çıkış Gerdanlı Çeşmesi
Diğer resimler Tırnavo’ nun değişik yerlerinden görüntüler ve Kırk Şehitler Klisesi.