KIRKLARELİ KIŞ KARPUZU



 Ahmet Rodopman 

Her gelen yılla birlikte yeni umutlar, yeni düşünceler ve yeni projeler ile başladığım yeni bir yıla merhaba derken bu yılbaşı gecemizin nostaljik  sürprizi olan Kış Karpuzumuz ile yine 60 yıl gerilere, çocukluk günlerime gittim.

Kırklareli’ de hapishanenin arkasında dere kenarındaki rahmetli Vefik Sözen’ in evinde toplanan büyük ailenin 60-70 kişisi ile birlikte geçirilen o renkli, neşeli yılbaşı gecelerini özlemle anımsadım bir anda. Büyük halanın misafirperverliğinde onca kişi birden yer içer, söyleşir, ardından tombalalar oynanır, fırdöndüler çevrilir. Niyetler çekilir, ortadaki büyük sobanın üstünde kestaneler pişer, fırınında mısırlar patlar, isteyen çay, isteyen ıhlamur içer, yaş ve kuru meyveler yenilirken bir yandan biletini alan radyonun başına geçerek, milli piyango çekilişini takip ederdi. Babama hiç çıkmazdı ama her seferinde ben kazandım derdi. Hiç bilet almayarak nasıl olsa ikramiye çıkmayan biletin parasını ödemediği için, o parayı kazandığını söylerdi.

Ama ben rahmetli babamı yılbaşı deyince en çok itina ile alıp sakladığı Kış Karpuzlarıyla anımsıyorum. O büyük ailenin eksilip, dağılarak ortadan kalkması, Türkiye’ nin 1960 yılları sonrası yaşadığı başkalaşımının da bir başka göstergesiydi sanıyorum. Çekirdek ailelerin oluşması, farklı ortamların ve farklı beğenilerin gelişmesi ile artık yılbaşları  her evde televizyon karşısında bir tebrik kartı veya telefon konuşmaları ile kutlanır hale geldi. Günümüz çocukları yaşlanınca eski yılbaşlarını, eski bayramları nasıl hatırlarlar bilemiyorum.

İşte o eski günlerde damağımda kalan tadı, gözümde şekli ve rengi ile her şeyden önce Kış Karpuzunun evimizde estirilen telaşı ile hatırladım ve aradım uzun süre bulabilir miyim diye Nihayet sevgili kayınbiraderim Güngör Günay, Kırklareli gidip Üsküp ve Kaynarca’ da bulabilmiş ve bize getirmişti,  bu günkü konumuz olan kış karpuzumuzu. Yünlerin içinde ve evin en soğuk köşesinde sakladım aylarca. Nihayet dün akşam, yani, yılbaşı gecesi dost ve akrabalarımızla birlikte olduğumuz yılbaşı yemeğimizin ardından büyük bir merak  ile kestik  efsane karpuzumuzu. Ben biliyordum renginin sarı çıkacağını, ama diğer dostlarımıza da  ‘’ İçinizden bir niyet tutun, gelecek yıla dair beklentinizin gerçekleşmesi için, sarı çıkarsa olacaktır’’ diyerek onları motive etmek istedim. Kestik ve simsiyah çekirdekleri ile harika bir tadı olan sarı renkli karpuzumuzu afiyetle yedik.

Şimdi de beni asla terk etmeyecek olan merakımla bu konuda edindiğim bilgileri ve bu konuda ki düşüncelerimi sizlerle paylaşayım dedim. Konunun biraz ayrıntılarına girersem belki Kırklareli’ miz için apayrı bir tanıtım aracı bile olabilir düşüncesi ile de özellikle ismini ‘’Kırklareli Kış Karpuzu’’ olarak nitelemek istedim. Hani son zamanlarda coğrafi işaret diye yöreler birbiri ile yarışıyorken, şimdiye değin pek bir yerde rastlayamadığım bu karpuz ile ilgili bilgi ve söylencelerden kalkıp, Kırklareli Kış Karpuzu adı ve üretimine öncülük edilebilir diye de heyecanlandım. Umarım Trakya, yemek  kültürü ile bir hayli ilgili olan değerli akademisyenimiz Ali Çakır’ ın da ilgisini çeker ve üzerinde durulur.

Ben yine çocukluğuma dönecek olursam. Her yıl Eylül veya Ekim aylarında, artık bilinen o kırmızı karpuzlar bitmek üzere iken babacığım 4 - 5 tane açık yeşil renkte bu karpuzlardan eve getirirdi. Özenle hiç bir yere çarpmadan, sarsmadan, evimizin altındaki  depomuza özel olarak hazırladığı içi saman dolu tahta sandığa karpuzları birbirine değmeyecek şekilde yerleştirirdi.  Bizlere de yılbaşına kadar bunlara dokunmayacağız derdi. Yılbaşında da karpuzlar çıkarılıp kesilince, tarifsiz bir sevinç kaplardı biz çocukları.  Bu ritüelin 1965 yıllarına değin sürdüğünü sanıyorum. Sonra karpuzlarda kalmadı, bizlerde. Ailenin yaşlıları bir biri ardı sıra ebediyete göç ederken, kardeşler olarak bizlerde dağılıp kendi dünyalarımızı yaşar hale geldik.

Ana yurdunun Afrika olduğu söylenen bildiğimiz karpuz, dünyanın her bölgesine buradan yayılmıştır. Latince, Citrullus vulgaris,  Cumcumis Citrullus, Cumcurbita citrullus, Citrullus lanatus isimleri ile bilinen karpuz kabakgiller familyasından tek yıllık bir bitkisi olup ülkemizde de yaz aylarında bolca tüketilmektedir. Genellikle yeşil, siyah, değişik kabuk renkleri ve kan kırmızı yenilen etli içi ile bildiğimiz karpuzdan farkı, renginin genellikle açık yeşil, çekirdeklerinin biraz daha büyük ve siyah yenilen etki kısmının ise sarının her türün de olmasıyla ayırt edilebilir. Genellikle karpuz ülkemizde nisan,  mayıs aylarında ekilip, haziran, temmuz, ağustos aylarında tüketilen sevilen bir yiyecektir. Yetiştiği tarlasından koparılsa da , koparılmadan bırakılsa da havalar serinledikten sonra, nefasetinden çok şey kaybettiği ve içi boşaldığı için  tüketilmez. Oysa ‘’Kırklareli Kış Karpuzu’’ eylül ayında toplanıp 4 -5 ay kadar daha aynı lezzet ve özelliklerini yitirmeksizin kış ayları boyunca saklanıp, tüketilebilir. Beni şaşırtan bir istatistik bilgi de, Dünya da Karpuz üretiminde Çin’ den sonra ikinci sırada yer alan Türkiye’ de, kış karpuzu olarak bir sıralamaya rastlayamamak olmuştu.

Karpuz adı Türkçeye Farsçadan geçmiş bir sözcüktür. Orta Doğu coğrafyasında oldukça eski yıllardan beri bilinen karpuz sözcüğüne, Kaşgarlı Mahmut’ un  1071 yılında yazdığı Divanü Lugati’ t-Türk ve Ali Şir Nevainin yazdığı Muhakemetü’ i-Lugateyn kitaplarında rastlamaktayız. Bu eserlerde karpuza Türkçe olarak Büken denildiğini görmekteyiz. Ancak bugüne değin kullanıma yerleşmemiş bir sözcük olarak kalmıştır.

Bu özelliğini,  bin yıllar boyunca her coğrafya da ve her toprak çeşidinde yetiştirilmesi ile oluşan genetik mutasyona borçludur. Endüstriyel tarımda kırmızı karpuz kadar yaygınlaşmadığı için, gerek toprak gerek tohum kirlenmesi fazla etkili olamamıştır. Hala elde ata tohumları bulunabilen Kırklareli Kış Karpuzu, kırsal kesimde tarım ile uğraşanlar için tamamlayıcı bir yan ürün olabileceği düşünüle bilir. Kırmızı karpuzun bilinen özelliklerinden pek çoğunu kapsamasının yanı sıra kış aylarında yoksun kaldığımız doğal vitamin ve minerallerin alınması  bakımından da oldukça önemlidir. Kendine has yararlı özellikleri de olan kış karpuzunun yararlarını bütün diyet ve beslenme kitaplarında ve dergilerinde bulabileceğiniz gibi, bu sene için biraz geç olmasına karşın gelecek sene için aklınızda bulunsun. Sonbaharda bir şekilde Kırklareli Kış Karpuzunu edinip tadına bakarak kendinizi sevindirin. Kırklareli dışında iseniz de belki toprağının tadını ve kokusunu alacağınız için özlem gidermiş olursunuz. Resimde gördüğünüz şekildeki karpuz tohumlarından ekmek isteyenler olursa elimdekileri paylaşmaya hazırım.

Bitkilerin insan ve hayvan sağlığı açısından değerlendirilmesi çalışmalarım sırasında,  Botaniğin bir alt grubu olarak niteleyebileceğimiz Etnobotanik incelemelerim sırasında dikkatimi çeken Kış Karpuzu ile pek karşılaşmamam, beni bir hayli etkilemişti. İnsanlığın tarihi boyunca yaşadıkları çevre ve bu çevrelerindeki bitkilerin insan toplulukları ile etkileşimleri , insanlar veya hayvanlar yolu ile yer değiştirmelerinin incelenmesi, bana, yüz yıllarca süre gelen göçler ile birlikte gözden geçirilmesinin gerekliliğini göstermişti. Karpuz da bu bitkilerden biri idi. Tabii Kış Karpuzunu anlatırken bir de onun kan kardeşi diyebileceğimiz Kış Kavunundan da söz etmek gerekir doğal olarak. Ancak ben Kış Kavununun Kırklareli ile ilgili bağlantısının olup olmadığı konusunda bilgim olmadığı için, ona değinemiyorum. Oysa karpuzun M.Ö 4000 li yıllarda Mısır kültüründe yer ettiğini öğrenince, yurdumuza geliş serüvenini de merak etmiştim. Anadolu’ da özellikle Akdeniz bölgesinde çok eski yıllardan beri bilinip, tüketildiği  ve hızla yayılarak tüm ülkede ekilmeye başlandığı  bilinmektedir.  Osmanlı İmparatorluğunun  Bilecik Söğüt’ de kurulduğu yıllardan beri karpuzun günlük kullanımda olduğunu yazılı evraklardan görüyoruz. Bu da bize karpuzun insan hareketleri ile birlikte çekirdekleri sayesinde uzun yollar kat ettiğini gösteriyor. Babamın çocukluğunun geçtiği Bulgaristan dan tanıdığı ve bir memleket hatırası olarak Kırklareli’ ye geldikten sonra da uzun yıllar Kış Karpuzunun peşini bırakmaması bana yine göçler veya fetih yoluyla Balkanlara geçmiş olabileceğini düşündürüyordu. Her ne kadar Balkanlar’ da ki insan hareketliliğini tek bir yönde olamadığını bilsem de, sanki, şu bizim Kış Karpuzu' muzun Osmanlılar ile seyahat edip yine balkon göçleri ile Trakya’ ya gelmiş olabileceğini düşündürüyor. Şimdide Balkan ülkelerinden göç ederek Trakya’ yı yurt edinmişlerin çoğunun Kış Karpuzunu iyi tanıdıkları ve ismini duyduklarında bırakıp geldikleri Balkanların bereketli topraklarında yetiştirdikleri karpuzlarını hatırladıklarını görüyorum. Belki ceplerinde birkaç çekirdek de olsa getirenlerde vardır.

Yılın ilk gününde, Kırklareli Yerel Tarihi ve Halk Biliminde folklorik  yerel beslenmeler konusu içinde yer alabilecek olan ‘’Kırklareli Kış Karpuzu’’ nu sizlerle paylaşmadan edemedim. Umarım ilgilenen çıkar ve ilgililere iletirler.


Popüler Yayınlar