KIRKLARELİ’ DE ESKİ MART DOKUZU KUTLAMALARI


 Ahmet Rodopman 

Bu yıl 21 Mart’ ı Pandemi Yasakları nedeniyle evlerimizde kalarak geçirdik. Gerçi sokağa çıkma yasakları olmasaydı da  Kırklareli’ de 60 - 70 yıl öncelerinde kutlanıldığı gibi baharın gelişi bayram havasıyla kutlanmamaya başlamıştı çoktan beri.  Onun için akşama kadar bekleyeyim bu konuda yazacak arkadaşların yazılarına ekleyecek bir şey kaldıysa yazayım diye yazmayı geciktirdim. Gördüm ki benin anımsadığım 1960 lı yılların başlarında hala geleneğin sürdürüldüğü kutlamalara ister baharın başlangıcı densin, isterse Nevruz hepsi kabulümüz, değinen arkadaşımız olmamış. Bende bir yıl uzun zaman, kim ölür, kim kalır diyerek arşivimden bir seçki yaparak ve çocukluğumuzda yaşadığımız Mart dokuzlarını yad etmek için bir şeyler yazmak istedim. Ancak önce Kırklareli’ nin hafızasını yazdıkları ile günümüze kadar getiren merhum üstat Nazif Karaçam’ ın, 28.03.2017 tarihinde Anadolu Ajansından Muhabir Özgün Tiran ile yaptığı söyleşisinde eski mart dokuz' larını anlatmış, bizleri o günlere götürmüştü. Hep birlikte rahmetli Nazif Karaçam’ ın vefatından yaklaşık bir yıl önce yaptığı söyleşiyi okuyalım.

 ‘Mart dokuzu’ unutuldu. ‘’ Trakya’ nın nevruzu’’ olarak da adlandırılan, insanların yeşil alanlara gidip kutlama yapma geleneği ‘’Mart dokuzu unutuldu.

Trakya'da, insanların yanlarına yiyeceklerini alarak yeşil alanlarda bir araya gelmeleri geleneği olan "Mart dokuzu", unutulan kültür değerleri arasında yerini aldı.

Bölgede "Kültür çınarı" olarak anılan 87 yaşındaki kültür araştırmacısı ve yazar Nazif Karaçam, Anadolu Ajansı muhabirine yaptığı açıklamada, Trakya'dan Anadolu'ya yayılan "Mart dokuzu" geleneğinin kaynağında da unutulduğunu söyledi.

"Gelenekler değişen zamana uymalı"

MÖ 6. yüzyıla dayanan, 50-60 yıl öncesine kadar devam eden kutlamaların zamana yenildiğini ifade eden Karaçam, geçmişte insanların Kaynarca'ya giderek bu geleneği yaşattığını dile getirdi.

Karaçam, geleneklerin değişen zamana uyması gerektiğini vurgulayarak, "Özelliği kalmadıysa, günümüze uyum sağlayamıyorsa o gelenek kaybolur. Bu da kaybolmakta olan tarihe mal olmuş bir gelenek. Eskiden 'Mart dokuzu' nda, nevruzda insanlar kırlara açılıyordu ama şimdi böyle bir şey kalmadı. Önceden poğaçalar yaparak, yumurta kaynatarak gelenek kutlanırmış artık bunların hiçbiri yok. O zamanlarda kutlama yapılan alanda yeşillikler vardı şimdi ise apartmanlar var. Kırlara açılma da kayboldu." diye konuştu.

"Bu gelenek yaşatılamıyor"

Kırklareli Kültür ve Turizm Müdürü Necmi Asan da "Mart dokuzu" geleneğinin yaşatılamadığını söyledi.

"Mart dokuzu"nun 21 Mart'tan sonra kutlandığını ve bundan sonra bölgede havaların iyileşeceğinin düşünüldüğünü dile getiren Asan, "Vatandaşlar, ikindi ile akşam saatleri arasında kutlamaların yapılacağı il merkezindeki Çamlık bölgesinde kurabiye, poğaça ve diğer yiyeceklerini yanlarına alarak toplanıyordu. Bu gelenek artık unutuldu." diye konuştu.

Necmi Asan, geçmiş dönemde, piknik alanlarında bir araya gelen çocukların uçurtma uçurduklarını, genç kızların ip atladığını, istop, körebe, ip çekme, yakar topu gibi oyunlar oynandığını da anlattı.

"Mart dokuzunu dört gözle beklerdik"

Vatandaşlardan 85 yaşındaki Emine Özeklioğlu ise "Mart dokuzu" gibi gelenekleri özlediklerini söyledi.

"Mart dokuzu" geldiğinde börekler, çörekler yapılarak komşular, eş dost ve akrabalar ile pikniğe gidildiğini ifade eden Özeklioğlu, o günlerin ayrı bir güzelliği olduğunu vurguladı.

"Mart dokuzu" ile ilgili birçok anısının olduğunu dile getiren Özeklioğlu, "Mart dokuzunu dört gözle beklerdik. O gün piknik yapardık doyasıya eğlenirdik. Artık günümüzde böyle eğlenceler kalmadı. Bu eğlencelerin yerini teknoloji almış durumda. Keşke o günler geri gelse. Bu tür gelenekleri kelimelerle anlatmak gerçekten çok zor. Keşke herkes o günleri bizler gibi yaşayabilse." diye konuştu.

Pekii bu duruma Kırklareli Kültür Varlıkları Envanterinde neler yazılmış diye bakıp yazılanları okuyalım;

 << Nevruz, Kırklareli’nde Mart Dokuzu ismiyle bilinmekte ve 22 Mart tarihinde kutlanmaktadır. Mart Dokuzu’yla birlikte havaların iyileşeceğine inanılmaktadır. Mart Dokuzu kutlamaları için birkaç gün önceden kurabiye, poğaça yapılır. 22 Mart tarihinde ikindi ile akşam saatleri arasında kutlamanın yapıldığı İl merkezindeki Çamlık bölgesinde kurabiye, poğaça ve diğer yiyeceklerini alan halk toplanır. Kutlama yerinde çocuklar uçurtma uçurur, genç kızlar ip atlar, salıncaklarda sallanılır, istop, körebe, ip çekme, yakar topu vb. gibi oyunlar oynanır. Akşam ezanı sıralarında, herkes evine gitmek üzere kutlama alanından ayrılır.>>

Kırklareli geleneğinde Hidrellez eğlenceleri nasıl ki Asil Beyli Deresi veya Şeytan Deresi’nde  yapılıyorsa Mart Dokuzu kutlamaları da Namazgah Tepesinde yapıla gelmekteydi . Bilindiği gibi Namazgah açık alanda namaz kılınan yere verilen addır. Kırklareli de de Kırklar Tepesi ve Yayla Tepesinden sonra üçüncü yükselti olan, Yayla tepesinin kuzey doğusunda kalan tepelik alana  Namazgah Denilmiştir. Cumhuriyet Meydanından başlayıp Gençlik Sinemasının önünden geçerek Eski Vali konağının ilerisine kadar giden bu caddeye Namazgah Caddesi isminin verilmesi de buradaki meydanlık arazide Yağmur Dualarının yapılması, toplu Bayram Namazlarının kılınması için kullanılmasından ötürüdür. Uzun süre boş olarak bırakılan bu bölge 1950 ve 1960 lı yıllardan itibaren Çam ağaçlarının dikilerek, şehrin kuzeyinde bir ağaçlık alan oluşturulmaya başlanmıştır. Bizler ilk okul sıralarında her sene Aralık ,Şubat ayları arasında a okulca toplu olarak gider, asker ağabeylerin yardımları ile küçücük çam fidanlarını dikerdik. Şimdi orada hala kaldılarsa çamların50-60 yıllık olduğunu düşünürsek o yıllarda yapılan ağaçlandırma çalışmalarının ne deli yararlı olduğunu anlayabiliriz. Mart dokuzlarında da buraya gidilip  gezilir, yenir içilir, genç kızlar ,genç erkeklerle bakışır, tanışır beklide evliliğe gidecek adımlarını atarlardı. Biz çocuklar için ise bulunmaz bir nimetti. Bütün bir kışı evde ve okul sıralarında geçirdikten sonra, doğanın yenileşip çiçeklerin fışkırmasını hayretle karşılar koşar, top oynar , annelerimizden azar işitir gece olmadan yine bütün konu komşu evlerimize dönerdik.

Mart dokuzu kutlamalarına gidileceğini,  bizim mütevazi mahallemizde annelerimizin bir kaç gün önceden başlayan telaşlarından anlardık, bize son günü söylenen gezme hazırlıkları götürüleceklerin ortaklaşa belirlenmesinin ardından sobamızın fırınında pişirilen böreklerden, poğaçalardan anlaşılırdı. Ekmek içi kuru köfteler, ekmek arası teze soğan ve beyaz peynir. Lokmalar ve simitler derken götürülecekler le göç yolculuğuna çıkanlara nazire toplanırdı taşınacaklar. Görev dağılımında anneler kimin ne getireceğini önceden  belirledikleri için pek aksilik yaşanmazdı. Bence her annenin işi zordu ve niye bu kadar eziyete giriştiklerini anlamazdım. Ancak o zamanın kadınlarının yaptığı bu fedakarlıkları arkalarından gelen kızları ve gelinleri yapmadıkları veya yapamadıkları için bu gelenekte azalıp, unutulmuş oldu. Sadece anılarda kaldı o unutulmayan Mart Dokuzu  gezmeleri. Oysa şimdi gözlerimin önüne geliyor, cumbur cemaat dere mahallesinden çıkıp namazgaha ulaşmamız bir macera filmi gibiydi. Elde sepetler, torbalar, yerlere serilecek kilimler, çocuklar, kızlar, anneler. Belki de bu taşra kentinin insanlarının nadir sosyalleşme molalarıydı ki bu denli önemli sayılırdı. Onca işleri arasında birde mart dokuzu yorgunluğu. Ama herkes mutluydu.  Bazen 15-20 kişiyi bulan bu kafiledekiler giderken de gelirken de en güzel günlerinden birini geçirmenin keyfini yaşıyorlardı. En çok yorulanlar Karadenizli komşularımız olurdu. Aygaz tüplerini, çaydanlıkları, suları, bardakları,kaşıkları, çatalları taşırlar, gelirken de toplayıp yüklenirlerdi. Kimseni eli boş kalmaz, mutlaka bir şeyler götürüp getirirdi. Bilemezdik ki yıllarca sonra buruk birer hoş anı olacaklarmış yaşantımızda, özlemle anılan. Bu yaz Kırklareli ye gittiğimde uğradığım mahallemize. Hüzün ile setrettim sokağımızı. Çünkü her şey değişmiş sadece sokak kalmıştı eski haliyle. Evlerin çoğu eskimiş ve yıkılmış. İnsanlarında bir çoğu Hakkın rahmetine kavuşmuş, kalan bizim gibi birkaç kişide çil yavrusu gibi yurdumun dört bir yanına dağılmıştı. Bana o günleri anımsattığı için, yaşayan, yaşamayan tüm tanıdıklarımın ve dostlarımın yeniden doğanın canlanışı olan ilk baharın bu başlangıç günlerini, ister Mart Dokuzu, ister Nevruz sayıp hatırlattıkları için candan kutlar, sağlıkla nice bahar günlerine ulaşmayı dilerim.

Popüler Yayınlar