HALK BİLİM (FOLKLOR)

Ahmet Rodopman 

Değerli dostlar bu yeni yazı dizimizde, değerli arkadaşım Akın Güre’ nin öncülüğünde oluşturmaya çalıştığımız Kırklareli Yerel Tarih Grubu çalışmalarında Halk Bilimi kavramını ele alıp yöremizin bu konudaki zenginliklerini gözler önüne sergilemeyi amaçlıyoruz. Halk Biliminin ne denli önemli olduğunu , hızla kayıp olan geleneksel halk kültürümüzün tam da bizim düşündüğümüz ve aradığımız, yazmaya çalıştığımız Yerel Tarihimiz için ne deli vazgeçilmez değerde olduğunu her geçen gün daha iyi anlıyoruz. Bu konuda sizlerin de değerli katkılarınızı bekliyoruz. Belki güncel olaylar kadar ilgi çekmeyecektir burada yazılanlar. Ancak gelecekte, Kırklareli’ nin gerek tarihi, gerek kültürünü merak edenler, bu konuda çalışacaklar için önemli bir baş vuru kaynağı olacağını umuyoruz. Toplumumuzun çimentosu olabileceğini düşündüğümüz ortak değerlerimizin için,bir kum tanesi kadar yararı bile olsa, tırnaklarımızla kazıyarak oluşturacağımız bu belgelerin kıymetinin, gelecekte daha iyi anlaşılacağını biliyoruz.
Halk Biliminin tam karşılığı olmasa da, genel  kullanımda Folklor olarak adlandırıldığı yaygın olarak bilinmektedir. Hatta, Halk Bilimi içinde değerlendirilen Halk Oyunları bile günlük kullanımda kısaca Folklor olarak kullanılmaktadır. Yanlış olmasa da eksik bir tanımlama olduğunu, Folklor un Halk Biliminin karşılığı olduğunu, Halk Oyunlarının ise Halk Biliminin yani, Folklorun bir alt dalı olduğunu göreceğiz, ama bu alt dalı olarak nitelediğimiz Halk Oyunlarının, Folklorun en önemli bileşenlerinden biri olduğunu ve en yaygın olarak bilinip uygulanan bir alt dal olması itibari ile de yazımıza Halk Oyunları ile başlamak istiyoruz. Çok geniş bir ilgi ve bilgi alanı olduğu için bu konuda bilgisi ve deneyimi olan bir hayli arkadaşımızın da olduğunu düşünerek,  yeni katılımlarla çok daha geniş ufuklara erişeceğimizi düşünüyorum.
Halk Bilimini konusuna, bize yarım asırlık pratik ve teorik deneyimi olan, akademik çalışmalarını da bu konuda sürdüren, değerli eşimin sevgili kardeşi Şener Günay’ den yardım alarak başlıyoruz. Bizler içinde yeni bir uygulama şekli olacak bu nehir söyleşide umarım Kırklareli’ ye gönül verenler bir hayli yeni bilgilerle karşılaşacaklardır. Öncelikle, Şener Hoca nın Halk Bilimi ile ilgili kısa bir yazısını birlikte okuyalım.
HALK BİLİMİ ve HALK OYUNLARI
İnsanı üretmiş olduğu, her türlü maddi ve manevi değer taşıyan araç- gereç, duygu düşünce, dil, din, oyun, ezgi, sanat, ve sosyal değerlerin (töre ,gelenek, görenek, moda (heves) ) vb.. üretimlerinin tümü kültürü oluşturmaktadır. Hangi topluma ve coğrafyaya ait ise, o milletin veya topluluğun, insanlarının genel adı ile varlığını sürdüren bir değerler bütünüdür. Örneğin, Türk Kültürü, İslam Kültürü veya Gaziantep Kültürü gibi…
Aynı kültür içerisinde yaşayan insanlar ortak değerler içerisinde, anonim davranış kalıplarını, inançlarını, yaşam biçimlerini, bir sonraki nesline aktaran, millet olma bilinci içerisinde statüsü, mesleği, etiketi ne olursa olsun, yeni üretimlerle, değişen, gelişen kitleye halk, ürettiği sayısız bütün değerler de, Halk Bilgisi yani Halk Kültürü denir. Bu bilgileri kendine özgü yöntemlerle araştıran, inceleyen, ait olduğu toplumun ve insanlığın faydasına sonuçlar çıkaran bilime de Halk Bilimi denilmektedir.
Halk Bilimi konularının, kapsam ve amacı hakkındaki çerçeve, bir çok bilim insanı tarafından çizilmiştir. Diğer sosyal bilimlerde olduğu gibi, halkbiliminde de konuların sınırlanması kesin çizgilerle ayrılamaz.
Bu bağlamda Halk Biliminin ana konuları ve alt konuları genel olarak şöyle sıralanabilir:
Köy, Kasaba ve Kent Yaşamı ve Yaşayanları( Monografiler)
Halk Mimarisi
Halk Ekonomisi
Halk Sanatları ve Zanaatları
Halk Giyim Kuşamı ve Süslenmesi
Halk Örf ,Adet, Töre ve İnançları
Halk Gelenek, Görenek ve Alışkanlıkları
Halk Hekimliği
Halkın Yaşam Süreçleri ( doğum,çocukluk,evlenme,ölüm )
Halk Edebiyatı
Halk Tiyatrosu
Halk Eğlencesi ve Sporları
Halk Müziği ve Araçları
Halk Oyunları
Çocukluk Oyunları ve Oyuncakları v.s gibi.
Halk Biliminde amaç; Halkın üretmiş olduğu bu değerleri derleyip düzenlemek, eğitim programlarımıza alıp öğreterek, uygulamaya ve sunuma hazır hale getirip, yeni nesillere aktarmak, yerel kültür değerlerimizi ulusal ve evrensel kültür boyutunda, moda kültür haline getirerek, sömürge kültürlere karşı gençlerimizi korumak olmalıdır.
Oyunun doğuşu; İnsan doğayla olan ilişkisi sonucu su toprak yağmur, sel, ay güneş, hayvan ve bitkilerden etkilenmiş, korku endişe, ve beğenisini taklit yoluyla öğrenmiş, elle ritmi, sesiyle ezgiyi keşfederek yapmış olduğu hareketle oynamaya başlamıştır. Daha sonra kendinden güçlü sandığı doğa olaylarına, korku ve endişenin sonucu inanarak, inanç sistemlerini ( Şamanizm ) geliştirmiştir.
Dini duygularla tanrıya yakın olmayı, mistik bir anlayışla ifade etmiştir. İçe dönük psikolojik duygularla, haz ve elemi, kötü ruhlardan kurtulma amacıyla, büyü ve büyücülüğü, dışa dönük sosyal olgularla, toplumsal değerleri ve törenleri; töre gelenek, görenek kına, düğün, asker uğurlama, hatta konuk ağırlamaya kadar, kültürel bir alan içerisinde oyunlaştırarak yaygınlaştırmıştır. Bu bağlamda oyun insan yaşamında vazgeçilmez bir unsur olmuştur.
Oyun; Türkçe bir kelime olup doğuş kaynağı ilkel dinler ve Şamanizm’dir. Kültürden eski ve kültürün oluşumunda başlıca etmen olan oyun; içgüdüsel olarak insanda var olan, temeli din ve büyü ile ilgili töre ve törenlere dayanan, toplumların kültürel yapılarına göre şekillenen ve toplumdan topluma farklılık gösteren, yer ve zaman bakımından günlük yaşamdan farklı, isteğe bağlı, gönüllü hareketlerdir. Zaman içinde anlam genişliğine uğrayarak, oyun kelimesinden tiyatro orta oyunları, çocuk oyunları, kumar oyunları, oyun çıkarma, oyuna gelme, oyun bozanlık gibi, ortak bir anlamda oluşmuştur. Halk oyunları; üreticisi insan, oynayanı insan, izleyeni insan ve konusu da çoğu zaman insandır. İnsanı konu edinen oyun, insanın geleneksel kültürünü, yani insanın yaşayışını, gelenek halinde süre gelen davranış kalıpları ve uygulamalarını kültürel bölge çerçevesindeki, insanların oluşturdukları halkın iletişim aracı olmuştur. Halkın inandığı, din anlayışı çerçevesindeki, Tanrı sevgisiyle kendinden geçmeyi ,inandığı anlayışın doğrultusunda, Sema, Semah ve zikir törenlerini şaman anlayışı ile kötü ruhlardan korunmayı oyunlaştırmıştır. Kişi, kendi iç alemini bazen içe dönük; inleme, süresiz dönme gibi… kendisi için oynama, bazen de dışa dönük toplumsal olarak, elle, kolla, omuz omuza, birlik beraberlik, dostluk bağlamında, bulunduğu topluluğu güçlü kılma ve beğeni kaygısı taşıyan vurgulamalar yapmıştır. Halkın üretmiş olduğu sosyal değerleri töre, gelenek, görenek haline gelmiş davranış biçimlerini ve uygulamaları doğumu, evlenme aşamalarını, kız isteme kına yakma, düğün, kutlamalarını “ Düğüne giden oynar, ölüye giden ağlar “ anlayışı çerçevesinde algılamıştır. Asker uğurlamasındaki vatan görevinin kutsallığını, sevinçle karşılamış ve bu olguyu gelenekselleştirmiştir. Toprağın dirilişini baharı ve nevruzu, gelin görmüş, Türk geleneği anlayışı ile karşılamıştır. Saymakla bitiremeyeceğimiz bu halk kültürü üretimleri bağlamında halk, duygu ve düşüncelerini, haz alarak; sevinç, mutluluk, sevgi, aşk gibi… ve elem duyarak; acı, keder, ağıt, sevda gibi..duygularını yöresel naralarla haydaaa, hey, yah yah yooo zılgıt ve alkış gibi.. toplumsal heyecan ve coşkuya dönüştürmüştür. Oluşan bu kültürel yığılma, halkın bedeninde oyunun temel yapısı olan harekete ve hareketler serisine dönüşerek, adım ve adım cümleleri oluşmuş, elle, ayakla, defle davulla vb… ritim eşliğinde anlamlaştırılmış, ezgi ve Türkü ile anlam ve içerik derinliği kazandırılmıştır. Bu birikim başlangıçta, kişi ve kişiler tarafından üretilse de, köyden köye, dilden dile, kulaktan kulağa anonimleşerek yayılmış ve geleneği oluşmuştur. Olumlu ve olumsuz değişimlerle, kent merkezlerine ve diğer bölgesel yayılmalarla çeşitlenip, eş benzer oyunlar şekline gelmiştir. Halk üretmiş olduğu, bu oyun kültürünü bireysel bağlamda oda oyunları ve karşılamaları, toplu olarak da halayları oluşturmuş, beden dilinin bütün inceliklerini kullanarak topluma köklü kültürel değerlerini anlatmıştır. Bu bağlamda, Halk Oyunları: İnsanın, geleneksel yapı içerisinde süre gelen yaşam biçimini, inançlarını, tinsel ve sosyal değerlerini, duygu ve düşüncelerini, harekete ve hareketler serisine çevirerek, ritim eşliğinde, ezgili veya ezgisiz, anonim üretimlerle yaygınlaştırıp, bireysel veya toplu olarak , beden diliyle anlatma biçimidir.
Kendi öz kültürümüz olan halk oyunları ülkemizde, 1900 yılında, Rıza Teyfik Bölükbaşı tarafında yazılan “Raks” adlı ilk makaleden sonra, Türk aydınları tarafından, Folklor olarak dikkat çekmiştir. Mustafa Kemal Atatürk 1925 yılında, İzmir de izlediği Selim Sırrı Tarcan’ın düzenlediği, Tarcan zeybeğini izlediğinde, “Hanım efendiler, beyler! Selim Sırrı Bey zeybek raksını ihya ederken ona bir medeni şekil vermiştir. Bu sanatkar üstadın eseri hepimiz tarafından seve seve kabul edilerek milli ve içtimai hayatımızda yer tutacak kadar tekamül etmiş, bedii bir şekil almıştır. Artık Avrupalılara bizim de mükemmel bir raksımız var diyebiliriz. Bu oyunu salonlarımızda, müsamerelerimizde oynayabiliriz. Zeybek dansı her içtimai salonda kadınla birlikte oynanabilir ve oynanmalıdır.” Diyerek, Halk oyunlarına Türk halkı olarak önemsememiz gerekliliğini vurgulayarak, Cumhuriyetin ilk yıllarında, Halk Evleri ile birlikte gelişmesini sağlamış, çeşitli halkoyunları festivalleri düzenlenmesini ve bu konudaki derleme ve araştırma çalışmalarının yapılmasına vesile olmuştur. Atatürk’ün ölümünden sonra halk oyunları ve özellikle halk müziği ve bağlama, çağdaşlık adı altında müzik eğitim fakültelerinde ve milli eğitim müfredatımıza sokulmamıştır. Ama Cumhuriyetle başlayan derleme çalışmaları, Kültür Bakanlığı tarafından devam ettirilmiş, 1960 yılında kurulan Halk Eğitim Merkezi Genel Müdürlüğü, illerdeki teşkilatlanmalarından sonra bir çok il de halk oyunları toplulukları kurmuşlardır. 1964 yılında İstanbul’da kurulan, Yüksek Tahsil Gençliği Türk Folklor Enstitüsü Kurma Derneği, daha sonra Türk Folklor Kurumu na dönüştürülerek, üniversite gençliğinin öncüsü olmuş ve birçok kurumların, derneklerin kurulmasına vesile olmuştur. 1975 yılında, Kültür Bakanlığı Devlet Halk Dansları topluluğu, çeşitli gazete ve dergilerin yarışmaları, 1980 yıllarında başlayan Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı ve birçok kurum kuruluşlarca da seminer ve yarışmalar yapmıştır.
ŞENER GÜNAY
Devam edecek

Popüler Yayınlar