ÇARIK

Ahmet Rodopman                                            
Türk Halk bilimi (Folklor) altında sıralanan eski zanaatlar, folklorik giyim kuşamlar bölümü için hazırlamış olduğum Çarık konusunu, yakın zamanda kaybettiğimiz değerli ağabeyimiz Orhan Çarıkçıoğlu’ nu ebediyete yolcu ettiğimiz bu günlerde anmış olmak için öne aldım. Bir zamanlar bir hayli gözde olan çarık ve çarıkçılık günümüzde artık hazır fabrikasyon ayakkabıcılık nedeniyle nostaljik bir söylem olarak sadece atasözlerimizde kalsa da, bu işle uğraşanların şerefle ve övünç ile taşıdıkları soyadlarında devem etmektedir. Keşke hayatta olsa idi de değerli Orhan Ağabeyimizden bu konuda bilgi alıp, konuyu daha farklı boyutlarıyla da öğrenmiş olurduk. Bu satırlara Orhan Çarıkçıoğlu’ nu bir kez daha sevgi ve hürmetlerimle anarken , aydınlık yollarda hakka yürümesini, ebedi istirahat gahında, huzurla ışıklar içinde yatmasını dilerim.
Söze çarıkla başlamışken, devam edecek olursak , çarığın yapıldığı malzemeden başlamamız gerekecek . İnsanlık tarihinin gelişimine bağlı olarak ayağı korumak amacı ile hayvan derilerinden yapılan bu araca ilk olarak M.Ö. 4000 yılarından itibaren, Mısır’ da, ardından Mezapotamya ve Anadolu’da rastlanmaktadır. Anadolu’ yapılan kazılarda M.Ö 14. Yüzyıl da Alacahöyük kazılarında bulunan Asur ve Hitit kabartmalarında klasik çarık figürlerine rastlanmıştır. Yapıldığı malzemenin (hayvan derisi) özelliği nedeniyle ilk örnekler, yıllar içerisinde yok olmuş, orijinal örneklere erişilebilme zorlukları yaşanmıştır. Ancak kadim bilgiler ve ustalık gerektiren uğraşlar kuşaktan kuşağa aktarılmış sanayileşmenin yaygınlaşması ile de gerek ham derinin işlenmesi gerekse, işlenmiş deriden çarık, ayakkabı, terlik yapımının tamamen fabrikalaşmış, geleneksel çarık yapımcılığı da sona ermiştir.
Orta Asya bozkırlarında hayvancılıkla geçinen Türk boylarında hayvan derilerinin işlenip kullanılır halle getirilmesi başlı başına bir uğraşı ve zanaat haline gelmiş. Gerek göçler gerekse Selçuklular tarafından bu meslekler Anadolu’ ya ulaşmış ve yurdumuzun belirli bölgelerinde oluşan bazı merkezlerde oldukça geçerli iş kolları haline gelmiştir. Anadolu’ da Bursa, Yozgat, Kastamonu, Trakya tarafında ise, İstanbul, Edirne, Kırklareli de gerek tabakhane gerekse çarık, çizme yapılan atölyeler çoğalmıştır. Eski kitaplarda Safranbolu’ da tabakhanelerin çokluğu ve çalışma disiplinleri övülerek anlatılır, Ahilik teşkilatınca kontrol edilen işlemlerin, kaliteli ürün çıkması için gösterilen özeni takip etmesi sayesinde Safranbolu’ nun ismi iyi ürün üretmesi nedeniyle ünlenmiş, böylece Safranbolu’ nun zenginliği dillere destan olmuştur. Deriler yaş veya tuzlanmış olarak tabakhane veya dabakhane denilen atölyelere getirilir, önce etinden, yağından ayrılarak kıllarının dökülmesi, ve kullanılabilecek hale getirilebilmesi için bir dizi işlem yapılmaktadır. Derinin kullanılacağı yere göre inceltilmesi, boyanması, parlatılması yapıldıktan sonra kesilip, çarık veya çizme yapılması için çarıkçılara veya ayakkabıcılara gönderilirmiş. En iyi tabaklama taze köpek pisliği ile yapıldığını keşfeden dericiler, taze köpek pisliğini sokaklardan toplamakla baş edemedikleri için, bir kaç bin köpeğin yaşadığı köpek çiftlikleri kurmuşlar ve buradan elde ettikleri maddeyi eskimeden kullanmayı sağlamışlardır. Hatta bir an evvel kullanıma yetiştirilmesi, köpek pisliğinde bulunan özel bir enzimin kılların dökülmesi ve ürünün daha yumuşak olmasını sağlaması bakımından yapılan koşturmanın bile adı bir tekerlemeye dönüşmüştür. Acele ile yapılmaya çalışılan işe veya bir yere yetişmeye çalışanlara, ‘’Tabakhaneye  b. k mu yetiştiriyorsun?’’ deyiminin kullanılması bu yüzdendir. Daha sonraları bu işlemler özel kimyasal maddelerle yapılmaya başlamasıyla Köpek pisliğinin önemi kalmamıştır. Ancak çarık kullanımı ve üretimi 1950 li yıllara kadar ülkemizde devam etmiştir. Hatta biz orta okula giderken Karaumur Cadesinde Büyük Camiden sonra sağlı sollu birkaç dükkanda at koşumları, eşek semerleri ile birlikte dükkanların kapılarına , vitrinlerine asılı satılmak için sergilenen çarıkların olduğunu ve bazı arkadaşlarımızın bunlar nedir diye sorduklarını hatırlarım. Demek ki köylerimizde 1960 yıllarına değin çarık kullanılmaktaymış. Genellikle hafif olduğu, ter ve insan sıcaklığı ile ayağın formunu alıp rahat kullanım sağladığı, karda batmadığı ve kaymadığı için genellikle yaşlılar eski alışkanlıkları gereği çarık kullana gelmişlerdir.
İyi bir Çarık, sağlam, kullanışlı ve rahat olması için köselesinin manda,  öküz veya  inek derisinin sırt bölümünden olması gerekmektedir. İyice işlenip kurutulan köseleler kullanıcı kişinin ayak boyutuna göre 25 x 50 cm. civarlarında dikdörtgen şeklinde kesilir, ıslatılarak yumuşatılır ve tahta kalıbının üzerine gerilerek şekil verilir. Dikilmesi gereken yerler, balmumu ile yağlanmış sağlam ipliklerle dikilir, sırım denilen, daha yumuşak derilerden kesilerek yapılan ince bağcıkların geçirileceği delikler açılır, bu sırımlarla ayak bileğine bağlanarak kullanılır.
Çarık herkesçe bilinen biçimi ile daha çok Ön Asya halkları tarihinde kullanılan bir ayakkabıdır. Bu bölgede yaşayan eski ve yeni uluslar tarafından benimsenmiştir. Türkler, İranlılar, Gürcüler , Kafkas ve Balkan ulusları tarafından çok eski tarihlerden beri bilinmektedir. Coğrafi bakımdan çok geniş alanda yaşayan çeşitli toplulukların ortak giyim eşyalarından biridir. Çarıklar yapılış şekil ve aksesuarına göre Sırımlı , Aynalı, Tokalı, Kara ve Burunlu Çarık olmak üzere değişik yörelerde farklı isimlendirilirler. Kısacası günlük hayatımızda, adetlerimizde, gelenek ve göreneklerimizde, dilimizde küçümsenmeyecek bir yer tutmakta ve kültür zenginliğimizi artırmaktadır. Geçmişte Anadolu’ nun hemen her bölgesinde üretilen el yapımı çarıklar, doğal olarak eski önemini yitirmiştir. Yerlerini önce kara lastik papuçlar, şimdide spor ayakkabılar almıştır.
Sözcük olarak pek çok dilde söyleniş şekli değişse de, genel olarak çarık anlamında birleşmektedir. Anadolu ve Avrupa halklarının sosyal yaşantısında çarığın önemli bir yer tuttuğu, Türk diline geçen ve günümüze kadar ses kalıpları şeklinde gelen atasözleri, maniler, deyimler başta olmak üzere en küçük benzetmesinden en uzun destanına kadar halk edebiyatında yer bulmasından anlaşılmaktadır. “Ayağı çarıklı olmak”, “ Ayağından çarığı atmak veya çıkarmak”, “Çarıklı erkanı harp” , ‘’Çarıklı Milyoner’’,‘’Çarığı ters giydirmek’’, ‘’Çarık çarıkla, sarık sarıkla’’, ‘’Kuru gayret çarık eskitir’’, ‘’Çobanın yağı çok olursa çarığına sürer’’, ‘’Çarıklı Diplomat’’, ‘’Çürük Çarık’’, ‘’ Çarığını ayağına çekmek’’ gibi deyimler kullanılmıştır. Görüldüğü gibi basit bir ayakkabı çeşidi olarak düşündüğümüz çarık, pek çok deyimlerde, atasözlerinde, mani ve türkülerde yer almaktadır.
Günümüzde  çarık yapımı, halk dansları topluluklarınca gösteri sırasında, birde hediyelik eşya satıcılarında minyatür boyutlarında üretilmeye devam edilmekte olmasına karşın, halk kültürümüzün tarihsel bir öğesi olarak işlevini sürdürmektedir.

Popüler Yayınlar