AYKIRI BİR KİŞİLİK: VAHİT LÜTFİ SALCI

Akın Güre 

Asıl adı Abdülvahit Coşkunlu olan Vahit Lütfi Salcı 1883 yılında İstanbul Kadırga'da doğmuştur. Babası telgraf müfettişi Lütfi Bey, annesi tabip binbaşı Nuri Bey'in kızı Naciye Hanımdır. Salcı soyadını Türklerin Rumeli'ye geçişleri sırasında sal yapan ustalardan biri olan büyük dedesi  Salcıbaşı Salih Usta'dan almıştır. İlk evliliğini Ankara'da yapmış, ancak ilk çocuğunu ve eşini Birinci  Dünya Savaşı günlerinde kaybeden Salcı, 1925 yılında Kırklarelili halk şairlerinden Mestan Baba'nın kızı Ayşe hanımla evlenmiş ve ondan Ülkü ve Lütfi isminde iki çocuğu olmuştur. Ülkü'yü 1941 yılında kaybeder.
Vahit Lütfi' nin Nuruosmaniye'deki Taş Mektep'te başlayan öğrenimi Darüşafaka'da devam eder. Daha sonra Harbiye Nezareti Sanayi İdadisi ve Kuleli Askeri İdadisi'nde sürdürür ve Harp Akademisi'ne (Mekteb-i Harbiye) girer. Fakat ikinci sınıftayken yazdığı bir mektup nedeniyle okuldan çıkartılır ve Dersim'e sürgün edilir.
Vahit Lütfi'nin renkli ve aykırı kişiliği böyle başlayan ve devam edecek olan maceralı bir yolculuğun yansımalarıyla doludur.  Doğu'da başlayan sürgün hayatının ardından 4.5 yıl Elazığ'da ve Sivas'ta kalır. Bu sırada bölgedeki halk edebiyatı ile ilgilenmeye başlar ve araştırmalar yapar. Bu arada çok ilginç bir şekilde Rusya'ya kaçar ve Moskova Konservatuarı öğretim üylerinden Profesör Lebiski'nin yanında ikinci kemancı olur. Vahit Lütfi'nin hayatını okurken öğrendiğim en ilginç olaylardan birisi budur ve onun ilginç özelliklerini daha iyi kavramamızı sağlar. 
Bu sırada İstanbul'da önemli siyasi gelişmeler yaşanmaktadır. Onu sürgüne gönderen Abdülhamit'in 1876 Anayasası'na göre kurulan Meclisi kapatmasından 30 yıl sonra, 23 Temmuz 1908'de İkinci Meşrutiyet ilan edilir. Artık Abdülhamit dönemi kapanmak üzeredir. Vahit Lütfi Rusya'dan İstanbul'a döner ve çeşitli yerlerde müzik öğretmenliği ve memurluk yapar. 
Bu dönem 1912'de başlayıp  ve 1913 yılında sona erecek olan  Balkan Savaşı yıllarıdır. Bu sırada Ankara'ya gider ve kısa sürecek ilk evliliğini yapar. Ardından Birinci Dünya Savaşı başlar. Çanakkale'de Yarbay Mustafa Kemal'in birliğinde görev alır. Ardından Şam, Kudüs, Trablusşam'da askerlik görevi devam eder. Bu günlerde eşini ve çocuğunu kaybeder. Savaşın sonlarına doğru tekrar İstanbul'a gelir ve Çamlıca'daki Küçük Zabit Mektebi'nde müzik öğretmeni olarak çalışmaya başlar.
Gördüğünüz gibi savaşların tozu dumanı içinde ordan oraya sürüklenen bir hayatı vardır Vahit Lütfi'nin ve bu arada ailesini de kaybetmiştir. Her halde o günlerde yaşadığı yoğun acılarla baş edebilmesi ruhunu iyileştirecek olan müzik yeteneği ve araştırıcı kimliği sayesinde olmuştur. 
Birinci Dünya Savaşı bittikten sonra Vahit Lütfi'nin hayatında yeni bir sayfa açılacaktır. Bu yeni dönemde artık onu Trakya topraklarında başlayan bir serüvenin içinde görmeye başlarız. Savaş sonrası Trakya'nın en acılı yıllarıdır. Yunanlılar Trakya illerini birer birer ele geçirirler. En son olarak  o zamanki adı Kırkkilise olan Kırklareli de işgal edilir. Rumların Türklerle beraber yıllardır içiçe yaşadığı bu topraklarda şimdi Yunan askerlerince köylere baskınlar yapılmakta, insanlara saldırılmakta, malları yağmalanmaktadır. Bu sırada Vahit Lütfi Kırklareli'nde Karakaş mahallesinin  sığır çobanlığını yapmaktadır. Yunanlılar tarafından arandığını öğrenir ve korunmak için Kofçaz'a kaçar. Anlatıldığına göre Anadolu'da Kurtuluş Savaşı'nın başladığı bu günlerde  göbeğine kadar sakal bırakır, bütün Trakya'yı dolaşır. Bu yüzden köylerde ona insanlar Vahit Dede demeye başlamışlardır.
Vahit Lütfi'nin hayatı Kurtuluş Savaşının bitmesi ve ardından Cumhuriyet'in ilan edilmesi ile normale döner. 1925 yılında daha önce söylediğim gibi Kırkllareli'nde ikinci kez evlenir. Bundan sonra Vahit Lütfi Salcı'yı bölgenin kültürel bir zenginliği olan bektaşi müziği ve bektaşi danslarının içinde görürüz. Balkanlarda ve elbette Trakya'da yaşanan Bektaşi-Alevi inaçlarının müzik, türkü, dans biçimlerinde yansıyan kültür varlığını araştırmak, belgelemek, derlemek, kitaplaştırmak artık Vahit Lütfi Salcı'nın üzerinde yoğunlaşığı konulardır. Bu alanda yaptığı hizmetleri sizler daha sonra  ayrıca anlatacağım. Şimdilik şu kadarını ilave ederek bu bölümü bitirmek istiyorum: Vahit Lüfti Salcı bu topraklarda adı her zaman övgüyle, ilgiyle, örnek alınarak yaşatılması gereken önemli bir kişidir. Onun yaptığı hizmetleri, eserleri burada elimden geldiği kadar tanıtmaya devam edeceğim. Umarım yeni kuşaklara vermek istediğim mesaj yerine ulaşır. 

Kaynak: Mevlüt Yaprak, Vahit Lütfi Salcı’nın İzinde, Ulusal Yayınları, 2003, Edirne

Popüler Yayınlar