VAHİT LÜTFİ SALCI VE MÜZİK
Hasan Çalıkuşu
(Değerli arkadaşım Mevlüt Yaprak’ın “Vahit Lütfi Salcı’nın İzinde” kitabından ..)
Asıl adı Abdülvahit Çoşkunlu olan Vahit Lütfi Salcı 1883 yılında Kadırga’da (İstanbul) doğmuştur. Babası telgraf müfettişi Lütfi Beydir. Vahit Lütfi’nin araştırmalarına göre Türklerin Rumeli’ye ilk geçişleri sırasında sal yapanlardan Salcıbaşı Salih Usta Vahit Lütfi’nin büyük büyük dedesidir.
Kısa bir süre Nuruosmaniye’deki Taş Mektep’te, bir süre Darüşşafaka’da, Harbiye Nezareti Sanayi İdadisi’nde, Kuleli Askeri Lisesi’nde okudu.
İstanbul'da Büyük Çamlıca Hacı Tahir Baba Tekkesi’nde çalgılar, müzisyenler, şairler ile birlikte oldu.
Darüşşafaka’da ilk müzik hocaları Zekai Dede ve oğlu Ahmet’in idaresindeki mektebin "hanende takımı"nda yer aldı.
Askeri İdadi bandosunda "sibemol tenor" olarak çalmaya başladı.
Beyoğlu’nda Jan Ernest isimli bir Fransızdan özel keman dersleri aldı.
Ertuğrul Mızıkası şefi İtalyan Leviçi'den armoni dersleri aldı.
Umum Mızıkalar Müfettişi Zati Bey’in emriyle haftada iki defa sarayda solfej derslerini izledi.
Harbiye 2. sınıfta iken Trablusgarp’ta sürgündeki dayısı (ya da halazadesi) Safi Salcı ile mektuplaştığı için Dersim’e sürgün edildi ve müzik eğitimi kesildi.
Gemi ile Trabzon’a, oradan da yaya olarak 52 günde Elazığ’a gitti. Dosyasında “musikici” yazdığı için 19. Tümen Komutanı Giritli Mustafa Rafıp Paşa genç Vahit’i 27. Alay Bandosu’nun başına geçirdi. Elazığ’da 4.5 yıl kaldıktan sonra Vahit Lütfi’nin şair ve edebiyatçı olduğunu öğrenen Sivas Valisi Şair Reşit Akif Paşa onu Sivas’a yanına aldı. Bölgede halk edebiyatı araştırmaları yaptırdı. Bu araştırmalar esnasında Rus sınırına kadar gitti genç Vahit Lütfi bir araştırma için. Ve nedense sınırı geçti. 104 güne vardı Moskova’ya. Moskova Konservatuvarı öğretim üyelerinden Profesör Lebiski’nin aile orkestrasında 2. keman olarak çalıştı.
Ve II. Meşrutiyet’in ilanından sonra döndü Rusya’dan. İstanbul, Edirne, Kırkklise (Kırklareli) derken... Vasilikoz tahrikat tahrikat katibi olarak karşımıza çıkar Vahit Lütfi. Balkan harbi çıkınca diğer memurlar gibi İstanbul'a döner. Ankara’ya müzik öğretmeni olarak tayinini ister. Çünkü, sevdiği kızın babası da Ankara’ya tayin olmuştur. Ankara Ziraat Mektebi ve Ankara Öğretmen Okulu müzik öğretmeni, okul bandolarının kurucu şefi olur.
Birinci Dünya Savaşı ile seberlik ilan edilince Vahit Lütfi’yi asker olarak Edirne-Karaağaç’ta 5. Tümen Mızıkası’nda görev alır. Daha sonra Çanakkale’de Yarbay Mustafa Kemal’in birliğinde görüyoruz. Çanakkale savaşından sonra da Şam’da Mersinli Cemal Paşa’nın yanında yer alır. Önce Kudüs’teki 25. Tümen mızıkasında; sonra 1917’de Trablusşam Lisesi ve Öğretmen Okulu’nda müzik öğretmeni ve mızıka şefi olarak görev yaptı. Savaşın son günlerinde ise İstanbul Çamlıca’daki Küçük Zabit Mektebinin müzik öğretmenidir Vahit Lütfi.
Savaş ve askerlik bitince Trakya’ya döner Vahit Lütfi. Kurtuluş Savaşı sırasında Trakya’dadır. Cumhuriyet ilanından sonra da Trakya’dadır. Kırklareli Gençlerbirliği Bandosu Öğretmenliği, Kırklareli Halk Musikisi Cemiyeti kuruculuğu ve koro şefliği, Babaeski Spor Kulübü Bandosu kuruculuğu ve şefliği yapar.Çeşitli memuriyetlerde bulunur. Bu görevlerin çoğundan istifa ile ayrılır. Yedi yıl Alpullu’da çalışır. En rahat ve en üretken günleri Alpullu günleri olur. Alpullu Şeker Fabrikası ve/veya Spor Klübü Bandosu kuruculuğu ve şefliği ile Alpullu 10. Alay Bandosu kuruculuğu ve şefliği yapar. Kırklareli Halkevi’nde müzik öğretmeni olarak da çalışır.
Vahit Lütfi Salcı’nın araştırmacılığı yurt dışında da saygı ve ilgi görmüştür. Fransız Müzikoloji Derneği Genel Sekreteri Eugene Borrel, Salcı’ya yazdığı bir mektupta Salcı’nın medeni cesaretini, samimi üslubunu ve konularının orjinalliğini över.
“... Yeşil Bartın gazetesindeki yazılarını görmekle memnunum. Onları bilhassa takdir ediyorum. Çünkü, siz hiçbir şeyden çekinmeyen ve kemali serbesti ve samimiyetle yazan halis bir Türksünüz. Sonra, gerçek Türk musikisini koruyorsunuz... Kızılbaş Şairleri konulu çalışmanız yeniliğinden ve şimdiye kadar bu konuda bilgi alma imkansızlığından dolayı beni meftun ediyor.”
Borrel; Yeşil Bartın gazetesi yönetimine yazdığı ve gazetenin, eline geçmeyen bazı sayılarını istediği mektupta da gazetenin halk bilgisi yazılarından özellikle de Vahit Lütfi’nin yazılarından övgüyle söz eder. Borrel, Salcı’nın çalışmaları ile ilgili olarak Paris’te “Sur la Musique SecretedesTurque Alevi” adlı 40 sayfalık bir kitap yayınlamıştır.
Dede Bektaşi asıllıydı. Müzik eğitimini Bektaşi çevrelerinden ve ailesinden almış olabilir. Bektaşi nefeslerini bandoya çok sesli olarak çaldırır, söyletirdi. Besteleri vardı. Taşlamaları çok güçlü ve ağırdı. Bu yüzden yayınlanamadı.
Araştırmacılığını müzik adamlığından ayrı düşünmek zordur. Çünkü halk kültürü araştırmalarının çoğu halk musikisi ile özellikle gizli halk musikisi ile ilgilidir. Vahit Lütfi'nin en önemli yönü muhtemelen araştırmacılığıdır.
1949-50 kışı çok sert geçti. Ocak ayının son pazar günü evine dönerken buzda kayıp düşen Vahit Dede evine götürülür. Komaya girer ve 4-5 gün sonra 3 Şubat 1950 günü son nefesini verir. 3-5 arkadaşı toprağa verir Dede’yi. Kırklareli halkı günler sonra duyar göçtüğünü.