100 YIL ÖNCE TRAKYA’ DA YAŞANAN YUNAN İŞGALİ VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

Ahmet Rodopman

I.Dünya Savaşının, 30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan Mondros Mütarekesi ile sona ermesinden sonra olaylar öylesine hızlı bir şekilde gelişiyor ve insanlar büyük bir belirsizlik ve karmaşa içerisinde kalıyorlar ki o günlere ait belge ve bilgilere ulaşabilmek çok zor oluyor. Genellikle yakın tarihimiz ile ilgili çalışmalarda, 15 Mayıs 1919 da İzmir’e Yunan Kuvvetlerinin çıkışıyla başlayan Anadolu İşgali ve batı Anadolu’ da Yunan güçleri ile yapılan çatışma ve savaşlara ağırlık verilmiştir. Yunan Hükümeti de Trakya’ yı nasıl olsa kolay ele geçiririz diye düşünmüş olacaklar ki Anadolu’ da daha fazla silahlı direniş göreceklerini tasarlayıp güçlerinin büyük bir kısmını Batı Anadolu’ ya göndermişlerdir.
Ancak  Yunan Kuvvetlerinin beklediklerinden daha hızlı bir şekilde Anadolu’ nun içlerine doğru ilerlemeleri ve Afyon’ un alınmasından umutlanıp, fazla getirdiğimiz askerlerin bir kısmı ile de Trakya’yı da işgal etme hevesine kapılmışlardır. Bunun için de Bursa ve Mudanya ‘ da bulunan İzmir Tümenlerini deniz yolu ile Tekirdağ ve civarına çıkarıp, Meriç Nehrinin batısında bulunan 9. Tümen ve İskeçe  Tümenleri ile de nehir geçilip Edirne üzerinden Trakya’ nın işgali sağlamak üzerine planlar kurmuşlardır.
Bu zaman içerisinde Trakya haklıda boş durmamış, Sivas Kongresi öncesinde Edirne ‘ de toplanan Edirne, Kırklareli ve Tekirdağ ileri gelenleri, artık açıkça belli olan Yunan İşgaline karşı savunma ve karşı koyma girişimlerini başlatmışlardır. Bunun için önce Trakya Paşaeli Cemiyeti ve Trakya Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri kurulmuş, ardından bu iki cemiyet birleşerek Trakya Paşaeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti olarak birlikte hareket etmeye başlamışlardır. Sivas Kongresinde de Mustafa Kemal Atatürk’ ün vatan savunması bir bütündür. Birlikte mücadele edilmesi gerekir önerisiyle Anadolu Trakya Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ismini alarak çalışmalarını sürdürmüştür. Fakat İstanbul’ da ki Osmanlı hükümetlerinden olumlu bir davranış ve destek görülemeyince oluşturulan heyetlerle Roma ve Paris’ e gidilmiş, Trakya’da Türk ve Müslüman halk çoğunluğu olması nedeniyle işgal edilmemesi gerektiği anlatılmış ancak ne yazık ki bir faydası olmamıştır. Bu arada Fransızlar Doğu Trakya’ da Fransız mandasına benzer bir idare kurulmasını çok istemişler ancak Fransa’ nın daha önce de bu gibi durumlarda(tren yollarının Yunanlılar' a bırakılması gibi) oyunlar oynayabilecekleri düşünülerek vazgeçilmiştir. Özellikle Kırklareli halkı daha önceki yabancı işgallerin yarattığı sorunları bildiklerinden büyük oranda yerlerini yurtlarını terk edip İstanbul ve oradan da Anadolu’ya gitmek için çaresizlik içinde  yollara düşmüşlerdir. Tabii daha önceki yazılarımızda da belirttiğimiz gibi Trakya Demir yolları Fransızlar tarafından Yunanlara bırakıldığı için tren yollarında bir çok sorun, işkence ve zulümle karşılaşmışlardır.
16 Mart 1920 tarihinde İstanbul’ un işgal edilmesi ile de Trakya’da Yunan kuvvetlerinin kötü davranışları daha da artmış, gerek şehirlerde gerekse köy ve kasabalarda büyük bir moral bozukluğu ve çaresizlik hakim olmuştur. Bir kısım genç silahlanarak Vize, Saray ve Demirköy civarlarında dağlara ve ormanlara çıkmış, Yunan Kuvvetlerine vur kaç düzenindeki hareketleri ile önemli kayıplar verdirmişlerdir. Bu davranışları da Yunan birliklerinin Trakya’ da tutulup Anadolu’ ya kaydırılmasını önleyerek Milli Mücadelenin kazanılmasına katkı sağlamıştır.
Yunan Hükümeti Doğu Trakya’yı işgale karar verince bu göreve General Zimvrakakis getirilmiş ve yapılan planları uygulamak üzere, Mudanya’ da topladıkları yaklaşık 35.000 kişilik birliklerini,  19 Temmuz 1920’de 17 vapura bindirilerek bir zırhlı ve bir İngiliz muharebe gemisi ile 4 Yunan muhribi bir de  uçak gemisi koruyuculuğu altında Marmara Ereğlisi ve Tekirdağ sahillerine taşınmış ve 20 Temmuz 1920 sabahı iki koldan Trakya’ nın işgaline başlanmıştır. Çıkarma başlamadan önce Yunan gemilerinden sahilde ki yerleşim yerleri top ateşine tutulmuş, ardından karaya çıkan birlikler, Hayrabolu, Keşan, Uzunköprü üzerinden Edirne’ ye ulaşmış, diğer kolda  Muratlı, Çorlu, Lüleburgaz, Babaeski, Pınarhisar üzerinden Kırklareli’ ye varmıştır. Yunan birliklerinin Trakya il ve ilçelerini işgal tarihleri sırası ile; Lüleburgaz 22. Temmuz 1920 , Babaeski 24. Temmuz 1920, Pınarhisar 25. Temmuz 1920, Kırklareli 26. Temmuz 1920, Demirköy 27. Temmuz 1920, Vize 27 Temmuz 1920, Midye(Kıyıköy) 1 Ağustos 1920, Saray 6 Ağustos !920
Yunan işgalinde önce moral ardından fizik olarak göçen 1. Kolordu, Trakya Kumandanı olarak nitelenen Cafer Tayyar Paşa’ nın Havsa civarında yaralanıp düşmana esir düştüğü haberleri ile iyice dağılmış, subay ve askerler firar ederek mevzilerini terk etmiş, belirli noktalar dışında önemli bir direniş görmeksizin Yunan birlikleri bir hafta içinde bütün Trakya’ yı işgal etmişlerdir. Direnen askeri birlikler taşıyabildikleri kadar silah ve mühimmatla Bulgaristan sınırını geçip, Bulgaristan’a sığınmışlar, keza Trakya Paşaeli Cemiyetinin yöneticileri ve sınır köylerinde ki bir kısım halkta Bulgaristan’ a sığınarak
canlarını kurtarmışlardır. Ancak bu sığınmacılar içinde gelen günler cok zor ve büyük sıkıntılarla geçebilmiştir. Ancak dayanabilenler, iki yıl gibi bir süre sonra Yunanlılar çekilince yurda dönebilmişlerdir.
Türk ulusunun 1919-1922 yılları arasında canını dişine takarak verdiği varoluş savaşını, emperyalist devletlerin kışkırtması ile yurdumuzu işgale gelip iki yıl içinde Anadolu ve Trakya halkına yapmadığı zulmü kalmayan Yunan kuvvetlerinin İzmir’ de denize dökülmeleri ile yenilip, ülkemizi terk etmeleri ile 3 Ekim 1922 tarihinde yapılan Mondros Mütarekesi  sonucunda işgal ettikleri bütün beldeleri en kısa zamda teslim etme şartı gereği önce Fransız güçlerine bırakmaya başlamışlardır. Kırklareli’ yi de Yunanlılar giderlerken Fransız’ lara bırakmış, ancak üç dört gün sonra Fransız bayrağı indirilerek, Hükumet Konağına Türk Bayrağı çekilip, Türk yöneticilerin iş başına geçmeleri ile bu zulüm süreci sona ermiştir. Bu işgalin yerli halk adına çok büyük yıkımları olmuştur. En az 40 köyün yakıldığının belgelenmesi bile durumun ne denli vahim olduğunu göstermektedir.
Çok çok kısaltarak, hatta pek çok olayı atlayarak yazabildiğim Trakya’ da Yunan işgali, sanırım pek çoğumuzun okul kitaplarında veya sıradan basılı kaynaklarda rastlamadığı veya dikkatini çekmediği bir konudur. Tarihimizin çok ta uzak olmayan bir bölümünde, doğup büyüdüğümüz, yaşadığımız bu topraklarda henüz 100 yıl önce babalarımızın, dedelerimizin, ninelerimizin yaşadığı o acılı, yakıcı günleri unutmamak, unutturmamak için son 200 yılı konu alan uluslar arası olayları inceden inceye araştırırken çoğu yerde, okuduklarımdan gözlerim yaşarıyor, boğazım düğümleniyor. Ama yazmaya, anlatmaya özen gösteriyorum. Özellikle gençlerin o günleri, yöneticilerin ve halkın yaptığı yanlışlarla,
toplumların ne denli zor koşullara sürüklendiklerini bilip anlamasını, bir daha da tekrarlanmamasını istediğim için bu konuların üzerinde önemle duruyorum.
1829 Osmanlı-Rus Savaşından başlamak üzere, 1877-1878 Osmanlı Rus Savaşı, Balkan Savaşları, 1. Dünya Savaşı, Kurtuluş Savaşları, II. Dünya Savaşı ve yaşananlarını usumda canlandırdıkça Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ ün bir asker, bir dahi devlet adamı olarak savaş ile ilgili söylediği o büyük sözü olan ‘’ Savaş, zorunlu olmadıkça cinayettir. Yurtta Barış, Dünyada Barış’’ deyişi daha da büyüyor gözümde. Bugün huzur içinde Yayla’ da Mehmet Akyürek Parkında oturuyorsak, çok değil daha 100 yıl önce kan, ter içinde çarpışan, şehit olan, veya yaralanıp Gazi kalan, canından ,malından olan herkese ama başta Mustafa Kemal Atatürk’ e sonsuz , saygı, sevgi ve minnet duygularımı sunar, aziz hatıralarının önünde eğilerek, ruhlarının şad olmasını, huzurla, ışıklar içinde yatmalarını dilerim.

Yararlanılan Kaynaklar:
1 – MİLLİ MÜCADELEDE KIRKLARELİ
V. Türkan Doğruöz – Doktora Tezi –Kırklareli-2005
2 - TRAKYA PAŞAELİ CEMİYETİ VE LÜLEBURGAZ–EDİRNE KONGRELERİ
Akif Çevik -  Yüksek Lisans Tezi - Edirne-2015
3 – BALKANLARIN TARİHİ
Georges Castellan –Milliyet Yayınları –İstanbul 1995
4  - ANADOLU, RUMELİ , SONRASI …
Amiral Çetinkaya Apatay – İstanbul 2000

Popüler Yayınlar