VAHİT LÜTFİ SALCI'NIN KALEMİNDEN KIRKLARELİ HALK ŞAİRLERİ

 Akın Güre

(Vahit Lütfi Salcı'nın yazılarına Hayrani ile devam ediyoruz. Yazının orijinalindeki yapılan alıntılarda bazı sözcüklere açıklık ve  kısaltma getirdim.)

Kırklareli Halk Şairleri 3 

Kırklareli'de (Hayrani) isminde bir halk şairi varmış. Bu Şair hakkındaki tetkik menbalarımın  şimdi ikisi de Dünyadan Göçüp gitmiş olan iki zattır. Bunlardan birisi Kırklareli'nde Tatar İbrahim ağa (Jandarma zabitliği eden Tatar İbrahim ağa değil) birisi de Tekirdağ'a yakınında bulunan (Klaguzlulu) )köyünden Şaban Sırrı babadır.  Hayrani Tatar İbrahim Ağa'ya her zaman sık sık misafir olurmuş. Bu zattan şairin hayatı hakkında malumat edindim. Şaban Sırrı babanın babası Ahmet Abdal baba da  Kırklareli Alevi köylerinde (irşat için) dolaşırken Hayrani de onunla beraber gezer,  muhabbet ve cem'lerde beraber bulunurmuş. Burada göstereceğim eserlerini de bu Şaban Sırrı babanın mecmuasından aldım. İstanbul'da Fatih'te millet kütüphanesinde de Hayrani namına bir kaç manzum eserler vardır. Fakat o Hayrani, bu Hayrani midir? Bunu kestirme  olarak söyleyemem

Hayrani aslen Şimdi Bulgaristan hududuna yakın olan (Karaabalılar) köyünden imiş. Hangi tarihte doğduğu ve hangi tarihte öldüğü bilinmiyorsa da on dokuzuncu  asrın ortalarında mebzul eserlerini vermiş ve yine bu asrın sonlarına doğru ölmüş olduğu eserlerinden ve rivayetlerden anlaşılıyor. Eskiden alevi mezhebinde bulunan amuca kabilesi ihtiyarlarından duyduğum bir rivayete göre de Karaabalılar köyü mer'asında bir Bulgar köyü varmış.  Köyde bir kaç hanede biraz Türk varmış.  İşte Hayrani bu köyden imiş.

Hayrani ilk önce  Bedrettini tarikatından imiş.  Sonra Ahmet Abdal babaya intisap ederek Bektaşi olmuş. O zaman derviş ve halk şairleri gibi birçok seyahatler yapmış. Köyüne pek nadir  olarak uğramış. Trakya mıntıkasında bulunduğu zamanlar en çok Kırklareli'nde bulunmuş olduğu eserlerinden anlaşılıyor.  Bir koşmasında Kırklareli'ni (sevgili yurdum) diye anıyor. O koşmayı buraya naklediyorum:

Hele bakın yezitlerin işine

Bizim bacılara nisa demişler (*)

Muhammet Peygamberin eşine

Hatice ana huyrunnisa demişler.

                         *

Kapının kilidine vurdum perçin,

Ağladım, ağladım hep senin için.

Meryem ananın doğurduğu p...

İsmine Hazreti İsa demişler.

                          *

Sözümü sakın atmayın yabana

Tilki girmez kolay kolay kapana.

Kırda koyun otlatan bir çobana

Keramet gösteren Musa demişler.

                           *

(Hayrani) yar elinden oldu nalan,

Yalvardığım ona geliyor yalan,

Benim candan sevgili yurdum olan

(Kırk kimse) ye (Kırkkilise) demişler.


(*) Alevi kabileleri kadınları (bacı) derlerdi.


Trakya'da Yeşilyurt Gazetesi, 31 Mayıs 1937.  s 1-4.


Nisa: Kadın. İrşat: Hak yolunu gösterme. Mebzul: Fazlasıyla bulunan. Nalan: Ağlayan, feryat eden.  


Popüler Yayınlar