ESKİ ESERLERE SAYGININ YAŞANAN ÖRNEĞİ

 Ahmet Rodopman 


Gündemde 16. Yüzyıldan kalan tarihi Bedesten’ in ne olup, olmayacağı tartışılırken, daha 5-6 yıl önce yine şehrimizde yaşanmış, eski eserlere duyulan saygının gereği yapılan takdir edilmesi gereken bir restorasyon çalışmasından söz etmek istiyorum.

Çoğumuz hatırlarız çocukluğumuzda Namazgah Caddesinden yukarı doğru çıkarken sağda ki çeşmeyi geçince hemen sol tarafımızda gördüğümüz, harap, metruk, yıkılmak üzere olan bir tarihi bina vardı. Hatta hava karardığında önünden koşarak geçerdik. Sanki içinden cinler , hayaletler çıkacakta bizi yakalayacak sanısı ile korkardık. O zamanlar büyüklerimiz eski bir bina olan o yerin önünden geçerken üstümüze yıkılacağını söylerlerdi. İçinden ağaçlar çıkmış, çatısı yıkılmış bu terk edilmiş yapıya yaklaşmaktan ürkerdik.

İlk resmimiz, 35 yıl kadar önce benim çektiğim resmidir. Sonraki yıllarda daha da fazla harap olan bu binanın envanterlerde, 19. Yüzyıl yani, 1800 lü yıllarda yapıldığı belirtilmektedir. Kendi yaşantılarımızda da  karşılaştığımız şekilde bazı kişilerin yaşamlarında şanslı, bazıları ise şansız olabildikleri gibi binalarında şanslılarının olabileceğini söyleyebiliriz. Bu binamız uzun süre kendi kaderine bırakılmış olmasına karşın şansı sonradan gülenlerden diyebiliriz. Buradaki şans sadece binanın değil Kırklareli’mizin de şansı olmuş ve şehrimiz, duyarlı mal sahibi Prof. Dr. Gültaç Özbay sayesinde çok güzel ve modern bir Sanat Galerisi kazanmış oldu. (2. Resim)

Önce bu yapıdan biraz söz edecek olursak;  Şehrimizin kuzeydoğu bölümünde Yayla Mahallesi, Namazgah Caddesi üzerinde bulunmaktadır. Girişi Namazgah Caddesindendir. Duvarları tuğla hatıllı moloz taştır. Pencere ve kapı kemerleri tuğladır. Ön cephe, zemin katta, üstü basık kemerli geniş bir kapı ve her iki yanında iki dairesel pencere, birinci katında ise iki sütunla bölünmüş orta gözü daha geniş üç gözlü bir pencere açıklığı ve onun da üzerinde bir dairesel pencereden oluşmaktadır. İki kat arasında sıva işi profilli kat silmesi ve saçak altında tuğla çıkıntılı bir silme ile sonlanmaktadır. Bina köşeleri taş çıkıntılıdır. Cephe tamamen sıvalıdır. Arka cephede üst kotta geniş dikdörtgen bir pencere bulunmaktadır. Yan cepheleri sağır ve bitişiktir. Çatısı iki yöne meyilli beşik çatıdır. Duvardaki döşeme kirişi izlerinden iki katlı olduğu anlaşılmaktadır. Böyle bir tarihi binayı yok olmaktan kurtarıp halkımızın hizmetine sunan Prof. Dr Gültaç Özbay’ ı tanımak ve hatırlamak gerekiyor sanırım.

Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi, Kardioloji Bölümü Öğretim Üyeliğinden 2005 yılında emekli olan Özbay, 01.06.1938 Kırklareli doğumludur. Kırklareli Ortaokulu sonrası parasız devlet yatılı eğitim sınavını kazanan Özbay, İstanbul Kandilli Kız Lisesi’nde eğitimini sürdürmüştür. 1956 yılında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne giren Özbay, 1962 yılında mezun olmuştur. 1963 yılında Cerrahpaşa İç Hastalıkları Kliniğine asistan, 1968 yılında uzman olmuştur. 1968-1971 yılları arasında Siyamı Hersek Hastanesi’nde kardiyoloji yüksek ihtisası yapan Özbay, 1976 yılında yeniden Cerrahpaşa’da göreve başlamıştır.

O tarihte kurulan Cerrahpaşa Hastanesi’ne bağlı Edirne Tıp Fakültesi kadrosuna doçentlik sınavını kazanarak geçen Özbay, 1980 yılında YÖK tarafından kurulan Edirne Tıp Fakültesi İç Hastalıkları ve Kardiyoloji bölümüne geçmiştir. Özbay, İç Hastalıkları Bölümünü kurduktan sonra Profesör olmuştur. 1990 yılında da Kardiyoloji Ana Bilim Dalını kuran Özbay, kardiyoloji branşında da Profesörlük almıştır. Özbay, 01.06.2005 yılında emekli olana kadar bu bölümde çok sayıda hastaya hizmet vermiştir.2015 yılında, Profesör Gültaç Özbay tarafından sergi evi olmak üzere Kırklareli Belediyesi’ne hibe edilen tarihi bina Kırklareli Valiliği İl Özel İdaresi tarafından restore edildikten sonra “Prof. Dr. Gültaç Özbay Sanat Galerisi” olarak Kırklareli halkının hizmetine sunulmuştur.2017 yılında ise Prof. Dr. Gültaç Özbay’ ın ismi düzenlenen törenle TÜ Tıp Fakültesi Derslik Bloğu D Amfisine verilmiştir.

Emeklilik günlerini yaşayan değerli hemşerimiz Prof. Dr. Gültaç Özbay, hayatını mesleğine adayıp, adeta nefes nefese yaşadığı hekimlik hayatında karşılaştığı olaylar ve gelişmeleri, deneyimlerini, insan ekseninde ele aldığı ‘’Nefes nefese ‘’ adlı bir başucu anı kitabı olarak da bizlere yazıp, sunmuştur. Tekrar, tekrar minnettarlığımızı sunar, uzun ve huzurlu bir ömür dileriz.

Bugün, bütün Kırklareli’ liler gelecekte de çocuklarımız, torunlarımız hatta gelecek tüm kuşaklar, bu Sanat Galerisinin önünden geçerken, içine girip,resim sergisini izlerken, konser dinlerken, Prof Dr. Gültaç Özbay’ a minnet ve şükranlarını sunacak, saygı ile anacaktır. Satıp milyonlarca lira para kazanması varken, Kırklareli’ nin kültürüne katkı için özveride bulunup bağışlaması saygıya ve övgüye değer bir davranıştır.

Günümüzde  Kırklareli’miz  başka tarihi eserin geleceğinin belirlenmesi noktasında bir sınav vermektedir. Bir kişi düşünün ki, babasından kalan değerli bir yeri Kırklareli Halkına bağışlarken, Vakıflar İdaresi, Kırklareli halkını yok sayıp, gözbebeğimiz Arasta’ mızı bizlere sormadan ve hakkında bir bilgi vermeden ne olacağı belirsiz bir  şekilde kiralamaya çalışıyor. Bu kiralama işleminde hangi kurumlar yetkilidir, ne yapılacağı belirlenmemiş olan bu tarihi yapıda, yapılacak işlemlerin düzeltilmesi imkansız hataların yapılmasından tedirginlik duyan her Kırklareli’ linin bir kez daha düşünüp, yapılanları ve yaşananları sorgulamasının gerektiğini  düşünmekteyim.

Popüler Yayınlar