HALK BİLİMİ – YOK OLAN MESLEK ve ZANAATLAR- SÜPÜRGE ve SÜPÜRGECİLİK
Ahmet Rodopman
Halk Biliminin önemli bir alanını oluşturan eski zanaatlar ve meslekler bölümünde, Kırklareli’ de yakın zamana kadar bir hayli fazla olan, fakat artık yok denecek kadar azalan Süpürge Yapımcılığına bakalım hep birlikte. Bir zamanlar evlerimizin vazgeçilmezi olan çalı, ot, el ne denirse densin süpürgeler, günümüzde çoğu evlerde kullanımdan kalktılarsa da, yine de siz, siz olun evlerinizde kullanmasanız da bir tane alın, bir kapının arkasına koyun, zor zamanda(elektrik kesilir, makineniz bozulur veya aniden misafir gelir) etrafı süpürür, kolayca dağınık görünümü düzeltirsiniz.(tabii süpürdüklerinizi halının altına saklamamak şartı ile). Bunun içinde süpürgenizin hemen yanında bir faraş bulundurmayı unutmamanız lazım. Ben evde elektrik süpürgesinin sesinden hiç hoşlanmadığım için, bir şekilde lazım olunca elime aldığım süpürgemle bir söyleşiye başlarım. İyilik, hoşluk sorularından sonra, çöpü, suyu, kırıntıyı topladığım süpürgemin bizim eve gelinceye kadar yaşadığı macerayı düşünürüm. İsterseniz bugün de bir süpürgenin öyküsünü okuyalım hep birlikte.
Süpürge deyip geçtiğimiz bu temizlik aracımız yakın zamana kadar evde, iş yerinde en büyük yardımcımızdı. Şimdilerde elektrik süpürgeleri, plastik süpürgeler, fırçalar çıkınca, emektar ot süpürgelerimiz çöpe atıldılar. Oysa yaklaşık 500 yıldır, tarımı yapılan, yapımının özel beceri ve ustalık istediği gözde mesleklerden biri olarak varlığını sürdürmüştür. Kırklareli’ de özellikle Karaumur Caddesi ve Zincirli kuyu Caddelerinin eski pazaryeri civarında onlarca süpürge imalathanesi bulunmaktaydı. Durmaksızın diken, kesen, toplayan çalışanlarla dolu bu dükkanların bir kısmında ahşaptan yapılmış bir balkon vardı. Her aşamasında elden ele dolaşarak, her ustanın el becerisine göre şekillenen süpürgelerin yapıldığını görürdük. Zamanla dağınık halde bulunan bu küçük imalathaneler, Devlet Hastanesinin ilerisinde Kofçaz yolu üzerinde yapılan Süpürgeciler Çarşısında toplanmışlardı. 20-30 yıl orada sürdürülen bu uğraş, burasının yıkılıp, Kapalı Pazar Yeri için inşaat yeri olarak belirlenmesinden sonra nerelere savruldular bilemiyorum. Sorduğum kadarı ile yeni eleman bulamayan ileri yaştaki ustalarda işi bırakmayı yeğlemişler. Böylece geleneksel halk zanaatlarımızdan birisi daha tarihin derinliklerine gönderilmiş oldu. Oysa süpürgenin imalat sürecini düşünecek olursak, ham maddesini kendi toprağından elde ettiğin, yapılma aşamasında dışarıdan alınması gereken fazla bir şey istemeden, el emeği ve becerisi ile ortaya çıkan bir satış kalemi olarak düşünülebilir. Hem de kelime anlamı ile hem yerli, hem milli bir ürün. Orta okul sıralarında samimi bir arkadaşım, yaz tatillerinde dayısının süpürge imalathanesinde çalışıyordu. Bende sık sık ona gider, merakla izlerdim çalışanların hallerini. Öylesine hızlı bir şekilde işlerini yaparlar ve hemen ondan sonra yapılacak iş için yanındaki veya bir üst katındaki ustaya elindeki işi iletirlerdi ki gözle takip etmek bile zordu. Bize o keskin bıçakları vermezlerdi, ancak süpürge tellerini boylarına göre toplar ustasına verirdik. Tamamlanan süpürgeleri de ambalajlanması için büyük balyaların yapılmasına yardım ederdik. Üretimin bir aşamasında olmanın da mutluluğunu yaşardık. O yıllarda kamyonlar dolusu süpürgenin İstanbul’ a gönderildiğini hatırlıyorum.
Belki de pek çoğumuzun şimdiye değin hiç ilgisini çekmeyen süpürgenin tarihsel süreç içindeki öyküsünü hiç merak ettiniz mi?. Süpürge deyip geçtiğimiz bu eşyamızın öyküsü günümüzden 500 yıl kadar önce Arjantin’ den tohumlarının Avrupa’ ya getirilmesi ile başlıyor. Tohumların getirilip ekilip biçilip süpürge haline getirilmesinin öncülüğünü Avrupa’ daki Musevi tüccar ve imalatçılar yapıyorlar. Sanırım o günlerde iyi bir gelir getireceğini düşünmüşlerdir. Avrupa ‘da yayılan bu meslek Balkan Harbi sonrası göçler ile Trakya’ ya ve göçmenler ile de başta Marmara bölgesi olmak üzere Anadolu’ ya yayılmıştır.
Fundagiller familyasından Latince Calluna vulgaris diye bilinen Süpürge Otunun tohumları çok sert olmayan iklimlerde her türlü toprakta yetişir. Funda olarak ta bilinen bu bitkinin pembe, sarı veya beyaz çiçekleri açar, tohumları aynı zamanda iyi bir kuş yemi olarak ta tüketilmektedir. Tarladan başlayıp, süpürge otunun kesilip, kurutulup, ilaçlanıp(Kükürtleme), ve kurutulmasından sonra süpürgeci dükkanlarına getirilen süpürge otları boylarına ve kalınlıklarına göre ayrılıp, yapım aşamasına geçilir. Önce süpürgenin başlangıcı olan sarma denilen işlem yapılır, daha sonra bağlanması için süpürge, diğer bir ustaya aktarılır. Bağlandıktan sonra dikim için başka çalışana verilir . En sonra da kurutulması için havalandırmaya bırakılır. Havalandırmadan sonra kesilerek tamamlanan bir dizi el emeği işlemlerinin sonucunda üretilmektedir elimizdeki, evimizdeki süpürge Böylece satışa sunulma sırası gelmiş olur.
Pek çok şeyde olduğu gibi süpürge ile ilgili efsaneler , söylenceler dilden dile dolaşmaktadır. Dünyaya gelen kız çocuklarının çeyiz sandığının hazırlanması, bebek beşiğe konurken başlarmış derler. Sandığa ilk konulan iç çamaşırı, sofra bezi, toprak ile birlikte bir de küçük el süpürgesi ilave edilmesi adettendir denilmektedir. Büyüyüp evlenince saçını süpürge yapmasın, baba evinden getirdiği süpürgeyi kullansın diye olabilir herhalde. Bir de, Cadı Süpürgesi efsanesi uydurulmuştur ki, şimdiye kadar uçanı görülmediği gibi, görülebileceğine de inanılmamaktadır. Ancak, Trakya’ da süpürge ve gelinlik kızlarla ilgili söylenceler geçmektedir. Süpürge imal edilirken el ile tutulan baş kısmının üstüne geniş kafalı bir çivi takılanlarını gelinlik yaşına gelen kızların kullanması adet edinilmiştir. Ayrıca, artık geçerliliğini yitiren, ‘’Bu evde gelinlik yaşına gelmiş kızımız var’’ anlamına gelen, dış kapıya asılan minyatür süpürgeden de söz edilmektedir. Beni en çok şaşırtan, eskiden adet yerini bulsun diye yapılan süpürge ise, Kırklareli’ de de kısmen yapılan ama, Edirne işi adı ile satılan ‘’Aynalı Süpürge’’ diye bilinen süpürgenin kullanılma nedenidir. Genç kızın çeyizine konulan bir adet özel yapım aynalı süpürge, kızın gelin gittiği evde etrafı süpürürken, kaynanasının arkasından konuşup konuşmadığını kontrol edebilmesi için, aynadan faydalanmasını sağlamak içinmiş. Birde, annelerin süpürgesini en sık kullanıldığı durum, yaramazlık yapan çocuklarına vurmaya kıyamadığı zaman, süpürgesini çocuğunun arkasına vurarak ona ceza veriyormuş gibi yapmasıdır.
Eskilerin sıkça kullandıkları, ‘’Tüfek icat oldu , mertlik bozuldu’’ sözünü anımsayarak, ‘’Elektrik Süpürgesi icat olundu, el süpürgesi dama atıldı’’ diyebiliriz. Ve artık evlerimizde içinde gaz olmayan Gaz lambaları sergilediğimiz gibi, süpürülmeyen süpürgeleri de nostalji köşelerimizde saklayabiliriz.