KIRKLARELİ’ NİN KAYBOLAN TARİHİ YAPILARININ İZİNDE
Ahmet Rodopman
Geçen aylarda Kırklareli Hatırlamalısın grubunda Sayın Nebahat Korçe Çakır Hanımefendinin yayınladığı o muhteşem Kırklareli Hastanesi fotoğrafı bir hayli ilgi çekip üzerinde yazılınca benim de bir hayli dikkatimi çekti. Sayın Orhan Çarıkçıoğlu’ o nefis anlatımıyla elimle koyduğum gibi gözümün önüne geldi. Sanıyorum Yandex ve Google konum belirlemesini Orhan Bey den almış olacak ki enlemine, boylamına varıncaya kadar uyuyor. Cumhuriyetin ilk yıllarında hizmet veren bu hastane hakkında ne yazık ki fazla bir bilgi yok. Benim ‘’Cumhuriyetin İlk Yıllarında Kırklareli Sağlık Kurumları’’ adlı çalışmamı hazırlarken yararlandığım belgelerde ilgimi çeken bir nokta vardı ki, güler misiniz, ağlar mısınız bilemiyorum.
Benim ulaşabildiğim bilgiler 1878 yılına kadar şehrimizde bugünkü anlamda bir hastanenin olmadığını gösteriyor. Hastalar gerektiğinde Edirne’ ye gönderiliyor. Ancak Kırklareli Mutasarrıflığa geçince ilk sağlık kurumu Karakaş Mahallesinde Köseoğlu Süleyman Ağa ya ait ev(bu ev ile ilgili bir bilgi edinemedim) kiralanarak küçük bir hastane haline getiriliyor. Bir süre sonra Belediyenin kendi olanakları ile Karaumur caddesinin sonuna doğru küçük bir bina oluşturuyor ve buna ‘’GURABA HASTANESİ’’ deniliyor.
Yapılan bu bina artan nüfusa yeterli olmayınca, 1911 yılında Mutasarrıf Celal Bey başkanlığında, Belediye Başkanı Muhiddin Bey, Dr.Fuat Umay, Mühendis Faik Bey den oluşan bir kurul oluşturulup, yeni hastane yapılmasına başlanıyor. Ancak belediyenin parası yetmediği için, inşaatın yapımında amele taburları görevlendiriliyor. İşte bizim meşhur hastanemiz bu şekilde yapılmaya başlıyor. Ancak Kırklareli’ nin kara kaderi olan Balkan Harbinin başlaması ile inşaat duruyor. Arkasından hemen başlayan I. Cihan Harbi sırsında da her hangi bir ilerleme sağlanamıyor. Ardından gelen 4 yıllık bir Yunan işgali sırasında inşaatta ne gibi bir ilerleme veya gerileme olduğu bilinemiyor. Ancak 10 Kasım 1922 de Kırklareli Yunan işgalinden kurtarıldıktan sonra, Kırklareli İl olunca, Cumhuriyet Hükümetleri hızlıca yarım kalan işleri bitirip 50 yataklı bu hastaneyi hizmete açıyor. Hastane Baş hekimliğine Kırklareli’ nin efsane Dahiliye Mütehassısı Cevdet Sabit Tan getiriliyor. Diğer hekimlerde zaman içerisinde tamamlanıyor. Gerçi fotoğrafını gördüğümüz bu güzel binanın mimarının, mühendisinin kim olduğunu bilmiyoruz ama kullanılamamasında en büyük sorunun susuz olmasından kaynaklandığını biliyoruz. Bir hastane için olmazsa olmaz olan suyun bina yapılırken düşünülmemesi ilginç. Su gereksinimini tek beygir ile çekilen saka arabası ile çevre çeşmelerden getirilerek giderilmeye çalışılması, acilen yeni bir Hastanenin suyu olan bir alana yapılması gündeme geliyor. Yeni hastane hepimizin bildiği Kofcaz - Polos ayrımındaki düz alana yapılıyor. İşlevsiz kalan o güzel bina da yıkılıp yerine 1950 li yıllarda Kırklareli Lisesinin inşaatı yapılmaya başlanıyor.
Kayıp tarihi binalarımızdan Hastanemizi bulduk. Sulu bir yere taşıdık. Ancak şehrimizde geçmişte var olan ama şimdi temelleri bile kalmamış en az 7 -8 adet kaybolan tarihi yapımız var.
Şimdi birlikte bunlara tek tek bakalım. Belki aramızda daha ayrıntılı bilgisi olan arkadaşımız vardır. Kırklareli’ nin tarihi açısından aydınlatıcı olur. Benim tespitime göre bu sekiz yapı şöyle.
1 – KULE(Kale), KULE CAMİİ-HATİCE HATUN CAMİİ
Bugün Kırklar Şehitliği olan yerde 1362 yılında Türklerin Şehri Bizanslılardan aldıkları zaman şehit olan 40 Akıncının anıt mezarlarının bulunduğu alanda bir kule varmış. Askerlerin gözetleme kulesi olarak kullandıkları tahmin edilen kule sonradan yıkılmış, büyük bir olasılıkla taşları başka yapılarda kullanılmıştır. Kulenin kendisi kalmamış ancak o bölgeye verilen Kule Mahallesi adı kısmen Hatice Hatun Mahallesi olarak devam etmekte. Kule nin yanında fethin ilk yıllarında Kagir bir mescit yapılmış denilmekteyse de Kule Camii olarak adlandırılan bu camiden de herhangi bir iz kalmamıştır.
2 – CAMİİ ATİK (ESKİ CAMİİ) –SERDAR ALİ PAŞA CAMİİ
Kırklareli’ nin ilk alınmasının hemen ardından yapılan Mescit tipinde ahşap olarak yapılan bir ibadethane olup geçici bir süre kullanılması düşünüldüğünden herhalde minaresi yapılmamış. Çıkan bir yangında kullanılamayacak hale geldiğinden yıkılıp yerine Serdar Ali Paşa tarafından kagir olarak yapılmış ve yeni ismi ile anılmıştır. Şehrin ortasından açık vaziyette geçen Bolluca Derenin üzerinde olduğu belirtilen taş köprünün hemen ayağında , şimdi Büyük Camii’ nin yakınındaki köşede olduğu tahmin ediliyor. Evliya Çelebi Seyahatnamesinde sözü edilen camii olarak düşünülüyor. Balkan Harbi’ ne kadar hizmet veren camii, Bulgar askerleri tarafından bir çok yapıda olduğu gibi yıkılarak ortadan kaldırılmıştır. Ayni zamanda zarar gören Büyük Camii nin tamir ve bakımı yapılırken iki camiinin bir birine çok yakın olması nedeniyle bir daha yapılmamış , yerine şimdi hala kullanılmakta olan dört lüleli çeşme yapılmıştır.
3 – TELLAKZADE CAMİİ (DERE MAHALLESİ CAMİİ)
Namazgaha giden yolun sağ tarafında, eski vali konağının arkasında Kırmızı Ahmet diye bilinen zatın evinin önünde inşa edilmiş olan camii dir. 93 Harbi olarak ta adlandırılan 1877-1877 Osmanlı Rus savaşı sonrasında Kırklareli’ ye giren Rus Askerlerinin karargah olarak kullandıkları, giderken de yıkıp bıraktıkları bir ibadethanedir. Geriye tek bir minaresi bırakılan camii in, bu minaresi de Balkan Harbinde Bulgar askerlerince top atışı ile yıkılmıştır. Yerine her hangi bir şey yapılmamıştır.
4 –OSMAN AĞA CAMİİ
Hacı Zekeriya Mahallesinde, Mahalle sakini Hacı Zekeriya tarafından yapılan bir camii dir. 1944 yılında 10 adet olan Kırklareli’ de ki mahalle sayısı 7 adet e düşürülünce Hacı Zekeriya Mahallesi, Akalar Mahallesi ile Doğu Mahallesi arasında bölüştürülmüştür. Bu camii nin Derenin kuzey tarafında bent e doğru olduğu belirtilmektedir. Zamanla kullanılamayacak hale geldiği için, eşraftan Osman ağa Tarafından yeniden yaptırılmış ve kendi ismiyle anılır olmuş.
1900 lü yıllara doğru her hafta Perşembe geceleri Rufailer in toplanıp ayin yaptıkları belirtilmektedir. 1912 yılında Bulgar askerlerinin Kırklareli ye girerken ilk karşılaştıkları camii olması nedeniyle, Bulgar güçleri tarafından yıkılmış, yerle bir edilmiştir. Şimdi yeri bile tam olarak saptanama maktadır.
5 – PEHLİVAN MUSTAFA AĞA CAMİİ (HELVA BABA)
Şehrin ileri gelen ailelerinden olan Mustafa Ağa tarafından yaptırılmıştır. Eski İstanbul yolu üzerinde olduğu belirtilmektedir. Mezarlığında Helva Baba ismi ile anılan bir evliyanın yatırının olduğu bilindiği ve Müslüman kadınların giderek niyette bulundukları bir mekan olarak geçmektedir. Ancak bu camii de Balkan Savaşında Bulgarların hışmına uğrayarak yıkılmış ve yakılmıştır. Araziden yol geçirilince de mezarlıklarda kaldırılmış, geriye bir şey bırakılmamıştır.
6 - ) KALAYCI CAMİİ
Namazgah Caddesi üzerinde yaz kış akan Kalaycı Çeşmesinin yanında, Zengin bir kalaycı tarafından yapılan ve o bölgenin insanlarına hizmet eden bir camii miş. Balkan Harbi sırasında Bulgarlar tarafından yerle bir edilmiş olduğundan yeri bile tam olarak belirlenememektedir.
7-) KÖPRÜ BAŞINDA ESKİ HAMAM
Kırklareli de Eski Camii ile birlikte fetihten hemen sonra yapılan hamamdır. Hızır Bey Külliyesi yapılıp orada ki, çifte hamamlar kullanılmaya başlayınca, ihtiyaç kalmadığı için yıkılmışlardır.
8 – KIRKLAR BABA DERGAHI
KULE Mahallesinde Kule Camii yanında , eski kışlaya giden yol üzerinde Kırklareli’ nin fethin de Kulenin teslim alınması sırasındaki muharebede şehit olan 40 Türk askeri için yapılan büyük bir türbedir. Balkan Harbine kadar ayakta kalan türbeye Müslüman ahali belirli günlerde gidip dua okuyorlarmış. Bulgar askerleri pek çok yeri tarumar ettikleri gibi bu türbeyi de ortadan kaldırmışlar.
Orta okul ve Lise sıralarında derslerde okuduğumuz veya gezip gördüğümüz(İstanbul, Edirne v.s) şehirlerde bir çok tarihi han, hamam, cami, medrese gibi eski eserleri Kırklareli ‘ de göremeyince üzülürdüm. Ancak tarih ile uğraşmaya başlayınca, Kırklareli özelinde son iki yüzyıl içinde gözlerini açacak, canlarını kurtaracak zaman bırakılmamış ki insanlara, hatırı sayılır tarihi eserler bıraksınlar. Hoş yapılanların çoğu da geçirilen işgaller sırasında yakıp, yıkılmış. Sınır şehri olmasının acısını defalarca boşaltılıp, geldiklerinde hiçbir şeylerinin kalmadığını görünce doğal olarak yerleşip kalmayı düşünen de az olmuş. Onun için Kırklareli’ nin yerlisi azdır söyleminin ne deli gerçekçi olduğunu son iki yüz yıla şöyle bir baktığımızda anlaya biliyoruz.
Kırklareli Yerel Tarih çalışmalarımızda, tarihsel perspektifte değerlendirdiğimizde; büyük, önemli tarihi yapılarımız yok belki ama, bizim her şeyden önemli, insan kaynağımız var diye düşünebiliyoruz. Bugün Türkiye’ nin hatta bir kısım yabancı ülkelerin çoğunda bile Kırklareli ile bir şekilde yolu kesişmiş, değerli ve önemli hemşehrimizin olduğunu düşünmek ve bilmek, benim çocukluk üzüntülerimi yok ediyor. Bunun içinde yaşamış, yaşayan, yaşayacak insanımızın tanınması için çalışıyoruz. Her yerde, her zaman, iyiden, doğrudan, güzelden ve yaralıdan yana olmanın gururu ile iyi insan olarak yetişip yaşamanın sevincini taşımamız gerektiğine inanıyorum. Sadece Kırklareli' li olmakla değil, Kırklareli' li iyi insan olmakla gurur duyuyorum. Ve bunun içinde elimden geldiğince gayret ediyorum.
Yararlanılan Kaynaklar:
1 - Ali Rıza Dursunkaya . Kırklareli Vilâyetini Tarih, Coğrafya, Kültür ve Eski Eserleri Yönünden Tetkik. Cilt:1 ve Cilt:2’’. 1948. Kırklareli
2 - Türkiye’nin Sıhhi-i İçtimai Coğrafyası Kırkkilise (Kırklareli) Vilayeti
Tanıtma-Değerlendirme-Transkripsiyon-Günümüz Türkçesi-Tıpkı Basım
Yazan:Dr. Ahmet Hamdi
Tıpkı Basım Yayına Hazırlayan .Aydın Cidan – Editör.Dr.Kaan Kapan
Kırklareli Belediyesi Yayınları:2019 Sertifika No: 33989