BALKAN HARBİNİN TARİHSEL, SOSYAL VE SİYASAL DEĞERLENDİRMESİ
Ahmet Rodopman
3. Bölüm
BALKAN HARBİ ÖNCESİNDE AVRUPA DEVLETLERİNİN DURUMLARI : İNGİLTERE ve FRANSA
Bir önceki iletide Balkan Harbini hazırlayan etmenlerin sorumlusu olan devletlerden Rusya’ yı görmüştük. Bilindiği üzere Rusya çok önemli bir etkileyici olmasına karşın, tek sorumlu devlet değildir. Tarihsel bütünlük içinde Avrupa’ da bir çok ülke az veya çok bu savaşın çıkışında uygulamaları veya takındıkları tutumlar nedeniyle etkili olmuşlardır. Bunların içinde İngiltere, Fransa başta olmak üzere, Almanya, Avusturya ve İtalya sıralanmaktadır. Şimdi, kısaca 1900 lü yılların başlarına gidip, bu ülkelerin durumlarına bir göz atalım isterseniz.
İNGİLTERE
Britanya adasında hayat yüzyıllar öncesinde başlamasına karşın çeşitli istilalar ve savaşlardan sonra 1050 yıllarında, Anglosakson Hanedanından Kral Edward zamanında bağımsız bir devlet olarak dünya sahnesine çıkan İngiltere 500 yıl kadar başta Fransa(100 Yıl Savaşları) olmak üzere değişik ülkelerle savaşlar yaparak varlığını sürdürmüştür. Ancak 1558 yılından sonra başa geçen l.Elizabeth döneminde önemli bir deniz gücü haline gelerek deniz aşırı sömürgeler elde ederek, önemli bir devlet haline gelmiştir. Zaman içerisinde Amerika’dan, Hindistan’ a, Avustralya’ dan Uzak Doğu’ ya, Mısır’dan Güney Afrika’ ya kadar pek çok ülkeyi topraklarına katarak 19. Yüzyıla girerken ‘’Üzerinde Güneş Batmayan Ülke’’ olarak adlandırılan, 31 Milyon Kilometre kare alana sahip süper bir güç olmuştur.
Emperyalizmin tipik özelliği olan, daha fazlasını isteme arzusu ile artık eski gücünü yitiren Osmanlı İmparatorluğunun kalan topraklarına da sahip olma planları yapmaya başlamıştır. Özellikle Ayastefenos Antlaşması sonrasında oynadığı rolle Osmanlı Hanedanlığı ile sıkı ilişkilere girmiş, ancak her karıştığı olayda kendine yarar sağlayarak çıkmıştır. Kıbrıs’ ın kiralanması gibi. Özellikle Rusya’ nın ve Almanya’ nın birer güçlü devlet olarak siyaset sahnesine çıkmaları ile de sömürgeci ülkeler arasında çekişme daha da artarak, siyasi oyunlar ve pazarlıklarla devam etmiştir. 1789 Fransız Özgürlük hareketi ile, Balkanlarda başlayan hareketlilik , farklı etnik toplulukların bağımsızlık istekleriyle daha da gelişmiş, Osmanlının baş edemediği kalkışmalar da, kaybedilen topraklara göz dikerek bu paylaşımlardan aslan payını almayı amaçlayan bir takım ilişkilere girmiştir. Çıkan her anlaşmazlıkta, arabulucu, büyük ağabey konumunu alarak, ülkelerin kaderleri ile oynamayı bir görev olarak üstlenmiştir. Balkan Harplerin de de, Fransızların ve Almanların önlerini kesmek için klasik İngiliz Siyasetini yürütmüşler ve başarılı da olmuşlardır. Bu 1829 Osmanlı-Rus Savaşından başlayarak, I. Dünya Savaşına fiilen katılarak, II Dünya Savaşında ön saflarda bulunarak , dünyanın paylaşımında önemli rol oynamıştır. Balkan savaşları süresince ve sonrasında da etkinliğini sürdürmüş ve Rusya,Almanya, Fransa gibi ülkelerin çok fazla öne çıkarak dünya siyasetinde söz sahibi olmalarını engellemiştir.
FRANSA
Milattan önce bu bölgede yerleşik devletçikler şeklinde varlıklarını gösteren insan toplulukları uzun yıllar Roma imparatorluğunun hakimiyeti altında kalmışlardır. M.S. 5. Yüzyılda Galya Bölgesi denilen bu bölgede İlk Frank Krallığı kurulmuş , ardından Kral Şarlman zamanında Fransız İmparatorluğu haline gelerek, Avrupa’ da söz sahibi olmasının yanı sıra, İngilizler gibi, Afrika, Amerika ve Uzak Doğuda pek çok toprakları sömürgeleri haline getirerek, güçlenmiş, sömürgelerinden getirilen ham maddeler sayesinde sanayi devriminde gecikmeden yerini alabilmiştir. Uzun yıllar İngiltere ile sömürgeleri yüzünden çatışmaları nedeniyle savaş endüstrisinde bir hayli ilerlemiştir. Bu üstünlükleri sayesinde, 1900 lü yılların başlarında topraklarını 13 Milyon Kilometre Karelik bir büyüklüğe getirebilmiştir. Dolayısı ile de kendilerine uzak yakın her yere ulaşarak zenginliklerine zenginlik katmaya devam etmiştir. Özellikle Almanya’ nın da geçte olsa katıldığı sanayi devriminde, bilimsel ve disiplinli uygulamaları ile önemli bir yere gelmesi ile, başta Avrupa olmak üzere Asya ve Afrika’ da ki ülke topraklarını elde etmek için bir birleri ile yarışmaya başlamaları sonucunda gerek kendi aralarında, gerekse destekledikleri ülkeler arasında gerilim hiç eksilmemiş, çoğu kez de bölgesel de olsa savaşların çıkması engellenememiştir. Fransa’ nın hakimiyeti altına aldığı ülkelerde sadece maddi değil kültürel olarak ta egemenliğini kabul ettirmesi ile, Osmanlı Devleti dahil pek çok ülkede Fransız ekolü hakim olmuş, gerek eğitiminde gerekse devlet yönetimi ve hukuk sisteminde günümüze değin süren etkiler bırakmıştır. Yeni Çağın Emperyalist ülkeleri olan başta İngiltere, Fransa ve sonradan Almanya diğer Avrupa ülkeleri(Avusturya, İtalya, İspanya, Portekiz, Belçika, Danimarka, Hollanda) 20. Yüzyılın başına gelininceye kadar, olabildiğince gidip yerleştikleri ülkeleri sömürmüş, elde edilen maddi değerleri yükleyip Avrupa’ya ülkelerine getirerek zenginliklerini arttırmışlardır.
Doğaldır ki, Orta Çağdan kalan Osmanlı devleti gibi, Din ve Tarım imparatorluğu da bu devletlerin paylaşımından nasibini alacak, öngörüsüz ve yeni gelişmelerden, bilimden uzak kalmanın bedelini çok ağır ödemek zorunda kalmıştır. Sevr Antlaşmasına kadar giden yollar bu taşlarla döşenmiş olacaktır. Bu gidişin farkına varıldığında, bu durumdan kurtulabilmek için, üretim kanallarının da kaybolması, yeniliklerin getirilmesi için ödenecek paranın da hazırda olmaması nedeniyle borçlanma gerçeği ile karşı karşıya kalınmış ve mali güçsüzlük sürekli alınan borçlarla katlanarak büyümüştür. Nihayet 1881 yılında, Düyun-u Umumiye (Osmanlı İmparatorluğu'nun iç ve dış borçlarını denetleyen ve ödenmesini sağlayan uluslar arası bir kurum) idaresi kurularak, 40 yıl için de koskoca Osmanlı imparatorluğun savaşlarla tükenip, çaresizce Sevr Antlaşmasını imzalayıp, dağılıp, yok olarak, dünya siyasetinden çekilmesine neden olunmuştur.
Tarihimizin en sevimsiz yıllarının yaşanmasında sanılmasın ki,sadece bu üç devletin saldırgan ve emperyalist tutumlarının rolleri vardır. Yapılan öyle hayati yanlışlar vardık ki, bırakın devleti idare edenlerin, ilk okul çocuklarının dahi yapmaması gereken uygulamalarla binlerce insanımız telef olmuş, milyarlarca servet yok olup gitmiştir. İşte bunlardan biriside anlatmaya çalıştığımız Balkan Savaşlarıdır. Bu kadar giriş hayli uzun oldu farkındayım. Ancak durumun ciddiyeti o denli büyük ve kayıplarımız o kadar çok ki. Azımsayarak geçiştirmenin imkanı yok. Kısaca, sorumlu herkesin küçük, büyük kabahatinin olduğunu düşündüğüm ve gelecek bölümlerde de hep birlikte göreceğimiz uygulamalarla bundan sonra tarihimizde karşılaşmayalım diye özenle bilgilenmemizin gerekliliğine inanıyorum.
Bundan sonraki bölümde, Balkan Savaşlarıyla bir şekilde ilintisi bulunan Almanya, Avusturya ve İtalya gibi komşu Avrupa ülkelerine de kısaca göz atıp, savaşın soğuk ve korkunç yüzüyle yüzleşmeye başlayacağız.